O kadar çok seviyorum ki, o kadar çok özledim ki; bir saat bile sesini duymadan kalbim parçalanıyordu, şimdi kaç gündür o meleğin sesine hasret, kendime yabancı bir haldeyim...
Elimde bırakmak istemedigim bir roman, dilimden düşürmediğim bir şiir misali kalbimin boğazında düğümleniyorsun... "Yok artık bu nasıl bir aşk" dedirten bir öyküye, erken final verip duygularımı boğazlıyorsun... Sen farkıyla; yaşaması muhteşem, sürükleyici bir aşkın sonunu heyecanla merak ederken; öyküyü yarıda kesip hüzünlü bir sonla, ağzımda acı buruk bir tat bırakarak kalbimin sen okuyucularını hayal kırıklığına uğratıyorsun... /&CANESKABEL&
Aşkı anlamak, içerisindeki o şiirsel hassasiyeti ve mânâyı kavramak; senin gibi naif, gönül duyarlılığı yüksek bir mucizeyle mümkündür ancak... Her aşkın bir zekâsı var, senin aşk zekân muazzam; sen sözlere dökmeden önce aşkı, ilmik ilmik dokuyorsun; çünkü farkındasın, deseni renklendirmek için önce kumaşın dokunması gerektiğinin.....
Aşkın sen haline tanık oldu bu yüreğim; her kelimesi, her cümlesi ayrı bir tat... Kalemsiz, mürekkepsiz bembeyaz sayfalara çizilip, yazılan aşkın en saf en temiz haliydi gözlerin... Kalemi şiirselleştirip; uğrunda kendinden vazgeçenlerin öykülerini yansıttım satırlara, erişilmez güzelliğine sığınarak.../&CANESKABEL&
&Gitmeden Tutuverseydin Ellerimden& Yokluğun ölüm acısı gibi; ağıtlar yakılıyor sanki yüreğime... Temmuzun ortasında buz kesmiş yüreğim; o sıcak tebessümünden mahrum kaldı ellerim... Mavi düşlerimizi bırakıp, siyahlara gidişini anlayamıyorum... Bu satırları okuyup, gitmedim ki burdayım deyişini duyuyorum... O zaman neden ağlıyorsun, neden yüreğim kara kışı yaşıyor... Ben seninle tamdım; çünkü sen benim eksik yanımdın... Kendine has, kendine özgü bir benzersizliğin tek örneğiydin sen... Bir tesadüf eseri, mucize gibi girdin hayatıma; anlatılmaz yaşanır cinsten bir güzellikle... Artık tesadüfen gelen hiçbir şeyi sevmeyeceğim; çünkü ihanet ettiler bana... Çok sevdigimi, çok özlediğimi inkar edeceğim; bıkmadan, usanmadan sadece seni susacam... Bana gelişin uzarsa; bütün takvimlerden Aralığın 12'sini, saatlerden gece yarısını çıkaracağım.../&CANESKABEL&
Gözümün içindesin; her baktığım yerde seni görüyorum sanki... gözümü yumsam; gönlümü ele geçiriyorsun... görmekle başlayan aşk; ruhuma açılan bir pencere misali, benden aldığın gözlerinde beni nefessiz bırakıyor...
&Kırılan bir kalbin umutları& Yokluğun bir çığ gibi üstüme düşerken; yüreğimde bıraktığın acıdır bu sözcükleri dizdiren... Acıttığın yerden al git bendeki seni desem ömür boyu susarsın, boynun soluna bükülmüş bir şekilde... Hangi kıyının limanında bıraktın merhametini, sana dizdiğim satırların içinde bizi bulamıyorsun... Ben canımı ağrıtırken ardında; sen de herkes gibi sevdamı dolandırdın ayaklarına... Oysa ne çok inanmıştım, ne çok güvenmiştim sevdayı bir nakış gibi taşıyan gözlerine... Yeniden kâbuslar görmeye başladım yokluğunda; duygularımda sayıklamalar, şiirlerimde başıboşluk... Aşkın ön adı sendin; oysa şimdi aşkın ön adını, yüreğimde bıraktığın o aşılmaz acı aldı.../&CANESKABEL&
Saat, 10:17 vakit doldu. Anlam veremiyorum artık bir çok şeye; beni seçen kalbine inanmayıp, zehirli sarmaşık gibi seni saranların sözlerine inanıyorsun... sen aslında bana değil, kendi kalbine inanmıyorsun... mutluluğu kendine çok görüyorsun, başkaları seni zehirlerken... farkında değilsin, ama o kadar güçlüsün ki; kimsede olmayan sağlam bir iradeye sahipsin... duygusal ve yaşamsal olarak o kadar yeterlisin ki; hem kendine hem karşındaki insana karşı...dedim ya vakit doldu; ben sana geç kaldım, sen benden erken gittin...
Yüksek rakımlıydı güzelliğin; daha yolu yarılamadan, düştüm gözlerinden kanadı kırık bir şekilde... Benim için sustukların ne anlatıyor bilmiyorum; ama ben, secdedeki yüreğine hafif kaldım... Sen, senden bihaberken; benim biletim çoktan kesilmişti yüreğine, güzelliğinin kıyısında çoktan tutuşmuştu ellerim... Güzelliğin ve kalbindeki iyilikle kalbimi fetheden sendin, sen sevdikçe ben ruhumu seninle temize çekiyordum... Şimdilerde yokluğun; bize yakılan ağıt gibi kalbimi derinden yaralıyor... Kusura bakma sevgilim! Sendeki beni yaşatamadım, başın sağolsun.../&CANESKABEL&
&Cevapsız Kalan Satırlar& Seni kendimden, her şeyden, hekesten ayrı tutup sevmişim... Sensiz geçen her saniyem, her dakikam o kadar renksiz ki; kavgalarımızın bile ayrı bir rengi, ayrı bir tadı varmış... Sensiz beş para etmeyen günlerimi; seni özleyerek geçiriyorum... Her duygunun, her kelimenin , her cümlenin tek ilham kaynağı senmişsin... Seni tanıdığım gün yenildiğim o gözlerinin, şimdi gölgesini bile bulamıyorum... Yüreğinde bunu alıp nereye koyarsın bilmiyorum ama; Seni çokkk seviyorum.../&CANESKABEL&
O kadar çok seviyorum ki, o kadar çok özledim ki; bir saat bile sesini duymadan kalbim parçalanıyordu, şimdi kaç gündür o meleğin sesine hasret, kendime yabancı bir haldeyim...
Hafaza melekleri şahit, içimde biriktirdiğim ipeksi sözcüklere; Fasl-ı gül, Eyyüb'i sabırlar, Üveys-i özlemler, Yusuf-i kuyular... Her biri milyonlarca şiire denk düşen mukaddes sözcükler...
Kalem kırık, gönül kırgın; kelimeler dizilmiyor artık dizelere, aşkı tarif eden cümlelerimin incileri dağıldı çünkü...
Elimde bırakmak istemedigim bir roman, dilimden düşürmediğim bir şiir misali kalbimin boğazında düğümleniyorsun...
"Yok artık bu nasıl bir aşk" dedirten bir öyküye, erken final verip duygularımı boğazlıyorsun...
Sen farkıyla; yaşaması muhteşem, sürükleyici bir aşkın sonunu heyecanla merak ederken; öyküyü yarıda kesip hüzünlü bir sonla, ağzımda acı buruk bir tat bırakarak kalbimin sen okuyucularını hayal kırıklığına uğratıyorsun... /&CANESKABEL&
Çok özledim; hem konuşmaya kıyamıyorum hem konuşmadan duramıyorum...
Deliriyorum galiba, deli gömleğimi bulamıyorum....
Aşkı anlamak, içerisindeki o şiirsel hassasiyeti ve mânâyı kavramak; senin gibi naif, gönül duyarlılığı yüksek bir mucizeyle mümkündür ancak...
Her aşkın bir zekâsı var, senin aşk zekân muazzam; sen sözlere dökmeden önce aşkı, ilmik ilmik dokuyorsun; çünkü farkındasın, deseni renklendirmek için önce kumaşın dokunması gerektiğinin.....
Esrarını gizleyen, ebedi bir iffet sahibine yâr deyip gönül bağladım...
Aşk şehrinin sevda pazarında; gönlüm, alfabenin en kadim harfine düştü...
Gönlünün kapısını çaldığımda; kimsin soruna karşılık benim demek yerine sen'im demeyi arzuladım hep...
Tek olmak, bir olmaktı niyetim...
Güneşin ışıldayan çehresinde gamzeli tebessümler saklayan yâr! Dağların doruklarında hiç kaybolmayan kar beyazı yüzüne hasret kaldım..
Kusura bakma cennet gözlüm, sevgilim! Cenneti müjdeleyen gözlerinin giriş kapısında; soluna uyuyup, aşkına uyanmayı beceremedim... /&CANESKABEL&
Beni ben yapan, bir gerçeği kaybettim; sabahları uyanma sebebimi...
Bugün günlerden ne, hangi yüzyıldayız? Zamanı kaybettim galiba...
Aşkın sen haline tanık oldu bu yüreğim; her kelimesi, her cümlesi ayrı bir tat...
Kalemsiz, mürekkepsiz bembeyaz sayfalara çizilip, yazılan aşkın en saf en temiz haliydi gözlerin...
Kalemi şiirselleştirip; uğrunda kendinden vazgeçenlerin öykülerini yansıttım satırlara, erişilmez güzelliğine sığınarak.../&CANESKABEL&
&Gitmeden Tutuverseydin Ellerimden&
Yokluğun ölüm acısı gibi; ağıtlar yakılıyor sanki yüreğime...
Temmuzun ortasında buz kesmiş yüreğim; o sıcak tebessümünden mahrum kaldı ellerim...
Mavi düşlerimizi bırakıp, siyahlara gidişini anlayamıyorum...
Bu satırları okuyup, gitmedim ki burdayım deyişini duyuyorum...
O zaman neden ağlıyorsun, neden yüreğim kara kışı yaşıyor...
Ben seninle tamdım; çünkü sen benim eksik yanımdın...
Kendine has, kendine özgü bir benzersizliğin tek örneğiydin sen...
Bir tesadüf eseri, mucize gibi girdin hayatıma; anlatılmaz yaşanır cinsten bir güzellikle...
Artık tesadüfen gelen hiçbir şeyi sevmeyeceğim; çünkü ihanet ettiler bana...
Çok sevdigimi, çok özlediğimi inkar edeceğim; bıkmadan, usanmadan sadece seni susacam...
Bana gelişin uzarsa; bütün takvimlerden Aralığın 12'sini, saatlerden gece yarısını çıkaracağım.../&CANESKABEL&
Güzelliğinle kelimelerimin ruhuna sirayet edip dillerini lâl ediyorsun, içlerine sızıp harfleri birbirine kırdırıyorsun etme...
Gözlerinin imkansızlığını tarif etmede, biçare düştü heceler...
Gülümsemene eş değer bir benzetme bulamayınca; aşkı kullanıp, bir zehir misali zerre zerre sözlerimin hücrelerine yayılıyorsun...
Maharet gerektiren, ustaca bir işlemeyle; kalbimdeki senli desenlerin aklını karıştırıyorsun.../& CANESKABEL&
Küllenmeyen bir aşkın hasreti ile yanıp tutuşurken solum; duyduğum özlemi kirpiklerimde asılı bırakıyorum...
Gözümün içindesin; her baktığım yerde seni görüyorum sanki... gözümü yumsam; gönlümü ele geçiriyorsun... görmekle başlayan aşk; ruhuma açılan bir pencere misali, benden aldığın gözlerinde beni nefessiz bırakıyor...
Aklın, gönüle teslimiyetini simgeliyordu gülümsemen; sadakatin özü ve özeti olan, gözlerinin ihanetine uğramadan önce.../&CANESKABEL&
&Kırılan bir kalbin umutları&
Yokluğun bir çığ gibi üstüme düşerken; yüreğimde bıraktığın acıdır bu sözcükleri dizdiren...
Acıttığın yerden al git bendeki seni desem ömür boyu susarsın, boynun soluna bükülmüş bir şekilde...
Hangi kıyının limanında
bıraktın merhametini, sana dizdiğim satırların içinde bizi bulamıyorsun...
Ben canımı ağrıtırken ardında; sen de herkes gibi sevdamı dolandırdın ayaklarına...
Oysa ne çok inanmıştım, ne çok güvenmiştim sevdayı bir nakış gibi taşıyan gözlerine...
Yeniden kâbuslar görmeye başladım yokluğunda; duygularımda sayıklamalar, şiirlerimde başıboşluk...
Aşkın ön adı sendin; oysa şimdi aşkın ön adını, yüreğimde bıraktığın o aşılmaz acı aldı.../&CANESKABEL&
Saat, 10:17 vakit doldu. Anlam veremiyorum artık bir çok şeye; beni seçen kalbine inanmayıp, zehirli sarmaşık gibi seni saranların sözlerine inanıyorsun... sen aslında bana değil, kendi kalbine inanmıyorsun... mutluluğu kendine çok görüyorsun, başkaları seni zehirlerken... farkında değilsin, ama o kadar güçlüsün ki; kimsede olmayan sağlam bir iradeye sahipsin... duygusal ve yaşamsal olarak o kadar yeterlisin ki; hem kendine hem karşındaki insana karşı...dedim ya vakit doldu; ben sana geç kaldım, sen benden erken gittin...
Yüksek rakımlıydı güzelliğin; daha yolu yarılamadan, düştüm gözlerinden kanadı kırık bir şekilde...
Benim için sustukların ne anlatıyor bilmiyorum; ama ben, secdedeki yüreğine hafif kaldım...
Sen, senden bihaberken; benim biletim çoktan kesilmişti yüreğine, güzelliğinin kıyısında çoktan tutuşmuştu ellerim...
Güzelliğin ve kalbindeki iyilikle kalbimi fetheden sendin, sen sevdikçe ben ruhumu seninle temize çekiyordum...
Şimdilerde yokluğun; bize yakılan ağıt gibi kalbimi derinden yaralıyor...
Kusura bakma sevgilim! Sendeki beni yaşatamadım, başın sağolsun.../&CANESKABEL&
&Cevapsız Kalan Satırlar&
Seni kendimden, her şeyden, hekesten ayrı tutup sevmişim...
Sensiz geçen her saniyem, her dakikam o kadar renksiz ki; kavgalarımızın bile ayrı bir rengi, ayrı bir tadı varmış...
Sensiz beş para etmeyen günlerimi; seni özleyerek geçiriyorum...
Her duygunun, her kelimenin , her cümlenin tek ilham kaynağı senmişsin...
Seni tanıdığım gün yenildiğim o gözlerinin, şimdi gölgesini bile bulamıyorum...
Yüreğinde bunu alıp nereye koyarsın bilmiyorum ama; Seni çokkk seviyorum.../&CANESKABEL&
Saçlarında yeni açılmış bir gülün kokusu, yüzünde bir papatyanın rengi ve kalbinde bir kelebeğin ince ince örülmüş deseni gizlidir...
Elimi uzattığımda tutsaydın; kendimi bile yanımdan kovardım; çünkü seni kendimle bile paylaşmama kıskançlığı sarıp sarmalamıştı yüreğimi...