&SELVİNAZ ANNEYE NOT& Kızının rengarenk kocaman hayal dünyasından sesleniyorum size, saygı değer Selvinaz anne! Birden bire dünyanıza dalıp, meleklerle olan hasbihalinizi bölme hadsizliğini gösterdiğim için; affınıza sığınarak, birkaç kelâm karalamak istiyorum. Kızın, minik meleğin; başına gelen olumsuz ve kötü bir olayı, hayalleri sayesinde olumlu ve iyiye dönüştüren mucizevi bir sihirbaz bence. Anne olmadan, anne ruhu ve özelliklerini taşıyan bir baş melek olan kızınıza, bu huy ve karakteri sizin gibi değerli ve kıymetli bir anneden başkası aktarmış olamaz. Kızınıza bakınca; ben sizi, hayatı boyunca yalnız tek bir eserle dünya ilkler sıralamasından hiç düşmeyen nadide yazarlara benzetirim, sizin de şaheseriniz narin ve naif bir kalbe sahip kızınız. Eseriniz o kadar göz alıcı, albenisi o kadar yüksek ki; tanıdıkça, okudukça bitmek bilmeyen bir mutluluk seline kaptırıyor insan kendini. Mücizevi bir güzelliğin, sayfalara dökülen şiir yolculuğunda başlayan hikâyemizin; hem yazarı hem başkahramanı sizsiniz Selvinaz anne. Ruhumu eserinizin büyüsünden çıkarmadan kaleme aldığım her sözcük gerçekleri yansıtırken, sadece insanlar değil; koca koca şehirler, caddeler, sokaklar, sonsuz gök yüzü, denizin mavisi, yağan yağmur, düşen kar taneleri, her biri tek tek eserinize aşık. Kızınızı nâr bir cennet meyvesidir, tembihi ile büyüttüğünüzden o kadar eminim ki; çünkü size verdiği değer, size olan sevgisi, ağzından çıkan her kelime, her cümle, yere düşmesin diye özenle ayıkladığı nar taneleri gibi. Nâr kelimesinin ateş anlamına geldiğini düşününce, eseriniz olan kızınızın güzelliği; kalbimi eritip aklımı başımdan aldığını, söylemeden geçemeyeceğim. Cennetle yeryüzü arasında med-cezirler çizerek, kızının yüreğine dokunduğunuz ve her daim onun yanında olduğunuz için, size müteşekkir olduğumu saygıyla bildirmek isterim. Her ayrıntıyla sizi tekrardan yaşamak için kızınızın bir isteği var😥 o küçücük kız olsam, başımda kirazlı hasır şapkası, üstümde pembe elbisem ve beyaz temiz çoraplarım; annemin ellerinden tutup uslu bir kız olsam, annemi tekrardan yaşama dileğim gerçekleşir mi diye. Kapının açılması bekleyenin talebine bağlıysa eğer, çalınsa o kapı ve ardına kadar açılsa; içeri sessizce girseniz, uğramışsınızdır ama bir süre kalıcı kalsanız kızınızın baş ucunda olur mu?.. Kızınızla hikâyeniz nasıl yarım kaldı bilmiyorum; belki gül ağacından yapılma bir tesbihi çekerken, belkide saçlarını tarayıp onun o misk kokusunu içinize çekerken... incitmemek için sormadığım o içindeki anne yarasına binlerce kez canımı veririm. Dünyanın en güzel yüzü, bembeyaz bir yatağın üzerinde ağlarken, ben tutkuyla onu ne kadar çok sevdiğimi bile diyemiyorum; çünkü içten söylersem, sizin onu ne çok sevdiğiniz gelir aklına yokluğunuzda üzülür diye kıyamıyorum. Yazdıklarımın bütünlüğünü bozmadan ve yazarken gözyaşlarım sel olmadan, diyeceğim şu ki; eğer varsa bir yolu, meleğinizin değişen o muazzam göz renklerindeki elem katresini kaldırın. Sizi saygı ve sevgiyle anıp, cennet bahçesinde meleklerle olan hasbihalinizle baş başa bırakıyorum. Ruhunuz şad olsun, mekanınız cennet olsun. /&CANESKABEL&
&SELVİNAZ SULTAN& Kişiliğini ve karakterini yansıtan kalbine hayran olduğum kızınızın; üzgünken, sizin onu koruyacağınız anne içgüdüsüyle dizlerini kendine çekmesine sığınarak başlamak istiyorum satırlarıma. Bir mucizenin bile inanıp tutunmak istediği şeyler var Selvinaz Sultan! Siz gittiğiniz zaman, eğer meleğinizin elinden gelseydi; evin duvarlarını sizin gittiğiniz renkte bırakırdı, hiç boyamazdı annem gelince evi hemen bulsun düşüncesiyle. Selvinaz Sultan! Siz kızınız için; kalpten çıkan ve bilek üzerinden ikiye ayrılan bir damarın taşıdığı mucizevi bir ruhnuz. Yemek yaparken sanki siz sesleniyormuşsunuz gibi; kendi adını söyleyip şunu yap, bunu getir vb. konuşmaları yaparak sizi kalbinde yaşatan, muazzam tatlı bir meleğiniz var. Şiir desem değil, masal desem değil... tanımlayamadığım, su gibi duru güzelliğinin, gizemli sırrıyla karşı karşıyayım. Selvinaz Sultan! Meleğinin vazgeçemediği tek mutluluk; sizinle ilgili bir anı, bir düzyazı veyahut bir şiir... yokluğunuzda; prensesinizi dünyanın en mutlu insanı yapan, küçük ama onun için dünyanın hazinelerine değişilmeyen şeyler bunlar. Meleğinizle siz birbirine karışmış bir ırmaktınız, sizin zamansız gidişiniz ırmağı iki kola ayırdı; bir kolu cennet bahçelerine aktı, geride kalan kolu ise size olan özlem ve sevgisinden başka hiçbir ırmakla karışmadı. Aklımın başımdan silinip gitmesi, meleğinin muazzam gülümsemesinden belliydi. Konuşmadan, sadece gözleri ve gülümsemesi ile; beni hayatına o kadar güzel çağırdı ki, karşılıksız bırakmak imkansızdı. Hayatımda kal; aramızdaki çözemediğimiz ilişkinin bir isme ihtiyacı yok; dost, arkadaş, abi, baba, anne, sevgili... her ne olursa, kal demesini; cevapsız bırakmak ahmaklık olurdu. Cana yakın, sevecen, güzel ve dost canlısı olan prensesin; her mutluluğu paylaşabilir ama herhangi bir şeye bu sadece benimdir dediği zaman, o şeyi asla paylaşmaz ve yokluğu onu derinden üzer. Prensesinizi, hayal kurmaya iten, her şeyi canlandırmaya döken sizin yokluğunuzdur Selvinaz Sultan. Sofraya otururken, gözleri ilk sizi arar; kaç kez, kaç sofrada etrafına bakınıp durdu bilmiyorum. Küçücük yüreğiyle nice sofralarda gözleri dolu bir şekilde hep halihazırda bekledi, sanki siz her an ondan; kızım ekmeği uzatır mısın, tuzluğu verir misin gibi bir istekte bulunacakmışsınız gibi elleri yüreğinde kaç sofradan aç kalktı bilmiyorum. Kızınızın yüreğine; iyiliği, dürüstlüğü, sevgiyi ve edebi ilk nakşeden sizsiniz. Meleğinizin kalbine; güzel huylu olmayı, merhametli olmayı işleyen ilk hattat sizsiniz. Siz olmasaydınız, kalbim böyle güzel bir mucizeye asla tanıklık edemezdi; prensesinizi tanıdıkça, sizin bendeki değeriniz her geçen gün artıyor. Kızınız sayesinde, kalemimi çok sevdim. Kalemimde kızınızı çok sevdi, ama yanıldığı bir şey vardı meleğinizin; ben şiir yazmıyordum, şiir zaten kendisiydi. Bir tutam gülümsemesine ve eşsiz gözlerine binlerce şiir yazdığım doğrudur; ama şiir yazana değil, yazılan kişiye aittir. Kalbimin tek vazgeçilmezi kızınızın; tek bir damla gözyaşına şahitlik ettiğim zaman, yavruları ellerinden alınmış annelerin söyleyemediği ağıtlar oturuyor yüreğime, saç diplerime kadar o acıyı hissederek. Meleğinle konuşunca; denizin sesini duyuyorum, yağmur sonrası toprak kokusunu hissediyorum, gök yüzündeki kuşların inanılmaz dansına şahitlik ediyorum. Selvinaz Sultan! Ben kızınızın kalbine girerken, cennet kapısından içeri girdiğimin farkındaydım;çünkü o kalbin kapısı, cennet kapısıdır. Mesele; sevgi ve sevgiye dair güzellikler, iyilikler biriktirmekse meleğinizin üstüne tanımam. Kızınızın yüreği zaten cümle kapısı; benim yazdığım, çizdiğim bahane ama kızınızdaki kaynak ve cevher şahane. Çünkü güzellik onda, bilgi onda , edep onda, haya onda. Demem o ki Selvinaz Sultan! "Yolcu kapıyı çalar, o kapının eşiğine baş koyar ve sebatla beklemeye koyulur." Benimki de o misal, kızınız kalbimde; canım bahasına koruyacağım tek vazgeçilmezim olarak kalacak. Sizin sevginizin yerini dolduramaz ama; ömrüm boyunca sürekli artacak bir sevgiyle meleğinizin yanında olacağıma söz vererek satırlarıma son veriyorum. Ruhunuz şad mekanınız cennet, dostlarınız melekler olsun./&CANESKABEL&
&BİR 'N' BETİMLEMESİ& Karakter derinliğin ve etkileyici üslubun güzelliğine inanılmaz bir zenginlik katıyor Kalbimi çevreleyen gözlerinin güzelliği; ara ara uyanıp, anlamlandırmaya çalıştığım rüyalar zinciri gibi Kalbinin inceliği ve naifliği içindeki merhametle birlikte kitaplara dökülse; yüzbinlerce okuyucu hayatlarını değiştirecek, yüzlerce altı çizili cümle ve paragrafla karşı karşıya kalacak Seni anlamak, seni sevmek, sana aşık olmak ve kalbine dokunmak; derin bir tefekkür ve muazzam bir sabır işidir Harflere, kelimelere ve Cümlelere; giydirilen güzelliğinin eşsiz dansı, şairlerin başını döndürüp kalem bıraktıran türden Kalbinde, kalbim titrerken buluyorum kendimi ve öyle bir aşkın içindeyim ki; bu yangının hacmini hesaplamaya hiçbir kulun bilgisi yetmez Dağılıyorum resmen sensiz; bir kağıdın küçücük parçalara bölünüp, rüzgarda savrulması gibi İçimdeki yazma eyleminin, kalbimdeki baş kahramanısın; ki sen bu kadar güzel bakmasaydın, yazdıklarım sokak dilinden öteye geçemezdi Harflerin ahengi, kelimelerin yönü ve cümlelerin vardığı yer; her biri tek tek kalemimin karşısına oturmuşsun gibi, satırlara dökülüyor emrine amade bir şekilde Seninle her konuştuğumda, ağzından çıkan her kelimeden ayrı bir lezzet alıyorum; dilin ister ağır ister hafif olsun fark etmez, ben o sohbette damağımda kalan tada bakarım Harika bir kalbin, tarifsiz bir güzelliğin ve muhteşem doğallığınla; sen var olduğun için ben varım, sen yoksan; ben olmam, adım olmaz, kimliğim olmaz, kelimem olmaz, cümlem olmaz.../&CANESKABEL&
Yolunuz bir gün; cennet caddesi, "N" sokak. Mevki olarak gökyüzüne düşerse, şimal yıldızının cennet ırmağını taşıyan gamzesinde, taştan bir gemiyi yüzdürmeyi başarabilirseniz; o zaman melekler konseyinde, şimal yıldızı ile güzelliğinizin kıyaslamasını tartışmaya açabilirsiniz./&CANESKABEL&
Bütün heceler, kelimeler, sözcükler, satırlar, dizeler ve cümleler güzelliğine mecburken; sen kalpten gelen güzelliğinin yangınıyla, kalemleri tutuşturup şair ve yazarları birbirine düşürüyorsun./&CANESKABEL&
Birbirini tamamlayan gözlerin ve gülümsemenin izdivacında nikah şahitleri, gamzen ve bendim. Bu iki muazzam güzelliğe şahitlik etmek onurdur./&CANESKABEL&
Kalemim aracılığıyla hislerime tercüman olan, satırların arasına gizlediğim gülleri ve leylakları; güzelliğini bir ayna gibi yansıtan, gülümsemene ve gözlerine armağan ediyorum.
Bir prensesin ay gibi parlayan yüzünü okumaya, hikâyesini yazmaya meyletti yüreğim, binlerce kitabın yükü bindi omuzlarıma; o an hissettim, onu anlatmak için binlerce kitabı okumam gerektiğini.
Sen cennet sessizliği suskunluğunla; kalp atışının değişen ritmini dengelemeye çalışırken; ben, avuçlarıma düşen gözlerinin güzelliğini önsöz yapıyordum seni anlatacak binlerce ciltlik kitaplara.
Gözlerinde şiirleşen düşlerimi, gül açan saçlarının tellerine bir bir asarken; sen serçelerin kanatları arasına güzelliğini saklayıp, kirpiklerinin arasından yıldızları geçiriyordun.
Usul usul kapattım, kanadı kırık bir prensesi anlatan kitabın kapağını Görmeden önceki benle, gördükten sonraki beni aynı kişi olmaktan çıkaran; o eşsiz gülümsemeye odaklandım, güzelliği ruhumu sararken.
Düşüşümü izliyorum, gözlerinin rengindeki kubbelerden... Sana sussuz bir yüreğin, çatlamış hüznüyle; çocukluğumdan vazgeçiyorum, yokluğun tokat gibi vurulurken yüzüme...
Kızgın ateşlerde pişirilmiş bir yüzüğün yüreğime geçirilip, paramparça edeceği günün hazırlığı içerisindeyken; kirpiklerime asılı kalan düş yüklü kervanların, şehri terk-i diyar edişlerine eşlik ederken buluyorum kendimi...
Kalbimi bir sarmaşık gibi sarıp sarmalayan güzelliğini beslemek için kelimeler yetersiz kalırken; Yusuf kokan kuyulara başvuruyorum, dualarla süslenmiş kelimeleri bulup eşsiz gözlerine nakşetmek için...
Seninle aramızda, güzelliğin kadar çözülmesi imkânsız sırlı bir muhabbet kadehi vardı; kimse anlam veremiyordu ama biz görüyorduk kadehi ve içindekilerini... kâse kâse sevgi içtik, seninle o kadehten; sen gelip, aramızdaki muhabbeti ifşa edip zehrini akıtmadan önce...
Gülüşün düşsün içime, okuyup hatmedeyim yüreğimde... Gözlerinden dökülen incilerle; gökyüzüne güzelliğini nakşedeyim... Aşkın sen halini yaşayıp, hasretinin koruyla yanarken; ekmek kokusu gibi güven veren varlığını benden ayırma
Güzelliğine doymak için, dünyayı sessize alıyorum! Ne muazzam bir duygu; dengeleri altüst eden gözlerinde sessiz harflerle konuşmak ve gamzenin çukurunda sesli harflerle seni haykırmak...
Acilen ulaş bana konuşmamız gereken şeyler var.
&SELVİNAZ ANNEYE NOT& Kızının rengarenk kocaman hayal dünyasından sesleniyorum size, saygı değer Selvinaz anne! Birden bire dünyanıza dalıp, meleklerle olan hasbihalinizi bölme hadsizliğini gösterdiğim için; affınıza sığınarak, birkaç kelâm karalamak istiyorum. Kızın, minik meleğin; başına gelen olumsuz ve kötü bir olayı, hayalleri sayesinde olumlu ve iyiye dönüştüren mucizevi bir sihirbaz bence. Anne olmadan, anne ruhu ve özelliklerini taşıyan bir baş melek olan kızınıza, bu huy ve karakteri sizin gibi değerli ve kıymetli bir anneden başkası aktarmış olamaz. Kızınıza bakınca; ben sizi, hayatı boyunca yalnız tek bir eserle dünya ilkler sıralamasından hiç düşmeyen nadide yazarlara benzetirim, sizin de şaheseriniz narin ve naif bir kalbe sahip kızınız. Eseriniz o kadar göz alıcı, albenisi o kadar yüksek ki; tanıdıkça, okudukça bitmek bilmeyen bir mutluluk seline kaptırıyor insan kendini. Mücizevi bir güzelliğin, sayfalara dökülen şiir yolculuğunda başlayan hikâyemizin; hem yazarı hem başkahramanı sizsiniz Selvinaz anne. Ruhumu eserinizin büyüsünden çıkarmadan kaleme aldığım her sözcük gerçekleri yansıtırken, sadece insanlar değil; koca koca şehirler, caddeler, sokaklar, sonsuz gök yüzü, denizin mavisi, yağan yağmur, düşen kar taneleri, her biri tek tek eserinize aşık. Kızınızı nâr bir cennet meyvesidir, tembihi ile büyüttüğünüzden o kadar eminim ki; çünkü size verdiği değer, size olan sevgisi, ağzından çıkan her kelime, her cümle, yere düşmesin diye özenle ayıkladığı nar taneleri gibi. Nâr kelimesinin ateş anlamına geldiğini düşününce, eseriniz olan kızınızın güzelliği; kalbimi eritip aklımı başımdan aldığını, söylemeden geçemeyeceğim. Cennetle yeryüzü arasında med-cezirler çizerek, kızının yüreğine dokunduğunuz ve her daim onun yanında olduğunuz için, size müteşekkir olduğumu saygıyla bildirmek isterim. Her ayrıntıyla sizi tekrardan yaşamak için kızınızın bir isteği var😥 o küçücük kız olsam, başımda kirazlı hasır şapkası, üstümde pembe elbisem ve beyaz temiz çoraplarım; annemin ellerinden tutup uslu bir kız olsam, annemi tekrardan yaşama dileğim gerçekleşir mi diye. Kapının açılması bekleyenin talebine bağlıysa eğer, çalınsa o kapı ve ardına kadar açılsa; içeri sessizce girseniz, uğramışsınızdır ama bir süre kalıcı kalsanız kızınızın baş ucunda olur mu?.. Kızınızla hikâyeniz nasıl yarım kaldı bilmiyorum; belki gül ağacından yapılma bir tesbihi çekerken, belkide saçlarını tarayıp onun o misk kokusunu içinize çekerken... incitmemek için sormadığım o içindeki anne yarasına binlerce kez canımı veririm. Dünyanın en güzel yüzü, bembeyaz bir yatağın üzerinde ağlarken, ben tutkuyla onu ne kadar çok sevdiğimi bile diyemiyorum; çünkü içten söylersem, sizin onu ne çok sevdiğiniz gelir aklına yokluğunuzda üzülür diye kıyamıyorum. Yazdıklarımın bütünlüğünü bozmadan ve yazarken gözyaşlarım sel olmadan, diyeceğim şu ki; eğer varsa bir yolu, meleğinizin değişen o muazzam göz renklerindeki elem katresini kaldırın. Sizi saygı ve sevgiyle anıp, cennet bahçesinde meleklerle olan hasbihalinizle baş başa bırakıyorum. Ruhunuz şad olsun, mekanınız cennet olsun. /&CANESKABEL&
&SELVİNAZ SULTAN& Kişiliğini ve karakterini yansıtan kalbine hayran olduğum kızınızın; üzgünken, sizin onu koruyacağınız anne içgüdüsüyle dizlerini kendine çekmesine sığınarak başlamak istiyorum satırlarıma. Bir mucizenin bile inanıp tutunmak istediği şeyler var Selvinaz Sultan! Siz gittiğiniz zaman, eğer meleğinizin elinden gelseydi; evin duvarlarını sizin gittiğiniz renkte bırakırdı, hiç boyamazdı annem gelince evi hemen bulsun düşüncesiyle. Selvinaz Sultan! Siz kızınız için; kalpten çıkan ve bilek üzerinden ikiye ayrılan bir damarın taşıdığı mucizevi bir ruhnuz. Yemek yaparken sanki siz sesleniyormuşsunuz gibi; kendi adını söyleyip şunu yap, bunu getir vb. konuşmaları yaparak sizi kalbinde yaşatan, muazzam tatlı bir meleğiniz var. Şiir desem değil, masal desem değil... tanımlayamadığım, su gibi duru güzelliğinin, gizemli sırrıyla karşı karşıyayım. Selvinaz Sultan! Meleğinin vazgeçemediği tek mutluluk; sizinle ilgili bir anı, bir düzyazı veyahut bir şiir... yokluğunuzda; prensesinizi dünyanın en mutlu insanı yapan, küçük ama onun için dünyanın hazinelerine değişilmeyen şeyler bunlar. Meleğinizle siz birbirine karışmış bir ırmaktınız, sizin zamansız gidişiniz ırmağı iki kola ayırdı; bir kolu cennet bahçelerine aktı, geride kalan kolu ise size olan özlem ve sevgisinden başka hiçbir ırmakla karışmadı. Aklımın başımdan silinip gitmesi, meleğinin muazzam gülümsemesinden belliydi. Konuşmadan, sadece gözleri ve gülümsemesi ile; beni hayatına o kadar güzel çağırdı ki, karşılıksız bırakmak imkansızdı. Hayatımda kal; aramızdaki çözemediğimiz ilişkinin bir isme ihtiyacı yok; dost, arkadaş, abi, baba, anne, sevgili... her ne olursa, kal demesini; cevapsız bırakmak ahmaklık olurdu. Cana yakın, sevecen, güzel ve dost canlısı olan prensesin; her mutluluğu paylaşabilir ama herhangi bir şeye bu sadece benimdir dediği zaman, o şeyi asla paylaşmaz ve yokluğu onu derinden üzer. Prensesinizi, hayal kurmaya iten, her şeyi canlandırmaya döken sizin yokluğunuzdur Selvinaz Sultan. Sofraya otururken, gözleri ilk sizi arar; kaç kez, kaç sofrada etrafına bakınıp durdu bilmiyorum. Küçücük yüreğiyle nice sofralarda gözleri dolu bir şekilde hep halihazırda bekledi, sanki siz her an ondan; kızım ekmeği uzatır mısın, tuzluğu verir misin gibi bir istekte bulunacakmışsınız gibi elleri yüreğinde kaç sofradan aç kalktı bilmiyorum. Kızınızın yüreğine; iyiliği, dürüstlüğü, sevgiyi ve edebi ilk nakşeden sizsiniz. Meleğinizin kalbine; güzel huylu olmayı, merhametli olmayı işleyen ilk hattat sizsiniz. Siz olmasaydınız, kalbim böyle güzel bir mucizeye asla tanıklık edemezdi; prensesinizi tanıdıkça, sizin bendeki değeriniz her geçen gün artıyor. Kızınız sayesinde, kalemimi çok sevdim. Kalemimde kızınızı çok sevdi, ama yanıldığı bir şey vardı meleğinizin; ben şiir yazmıyordum, şiir zaten kendisiydi. Bir tutam gülümsemesine ve eşsiz gözlerine binlerce şiir yazdığım doğrudur; ama şiir yazana değil, yazılan kişiye aittir. Kalbimin tek vazgeçilmezi kızınızın; tek bir damla gözyaşına şahitlik ettiğim zaman, yavruları ellerinden alınmış annelerin söyleyemediği ağıtlar oturuyor yüreğime, saç diplerime kadar o acıyı hissederek. Meleğinle konuşunca; denizin sesini duyuyorum, yağmur sonrası toprak kokusunu hissediyorum, gök yüzündeki kuşların inanılmaz dansına şahitlik ediyorum. Selvinaz Sultan! Ben kızınızın kalbine girerken, cennet kapısından içeri girdiğimin farkındaydım;çünkü o kalbin kapısı, cennet kapısıdır. Mesele; sevgi ve sevgiye dair güzellikler, iyilikler biriktirmekse meleğinizin üstüne tanımam. Kızınızın yüreği zaten cümle kapısı; benim yazdığım, çizdiğim bahane ama kızınızdaki kaynak ve cevher şahane. Çünkü güzellik onda, bilgi onda , edep onda, haya onda. Demem o ki Selvinaz Sultan! "Yolcu kapıyı çalar, o kapının eşiğine baş koyar ve sebatla beklemeye koyulur." Benimki de o misal, kızınız kalbimde; canım bahasına koruyacağım tek vazgeçilmezim olarak kalacak. Sizin sevginizin yerini dolduramaz ama; ömrüm boyunca sürekli artacak bir sevgiyle meleğinizin yanında olacağıma söz vererek satırlarıma son veriyorum. Ruhunuz şad mekanınız cennet, dostlarınız melekler olsun./&CANESKABEL&
&BİR 'N' BETİMLEMESİ& Karakter derinliğin ve etkileyici üslubun güzelliğine inanılmaz bir zenginlik katıyor Kalbimi çevreleyen gözlerinin güzelliği; ara ara uyanıp, anlamlandırmaya çalıştığım rüyalar zinciri gibi Kalbinin inceliği ve naifliği içindeki merhametle birlikte kitaplara dökülse; yüzbinlerce okuyucu hayatlarını değiştirecek, yüzlerce altı çizili cümle ve paragrafla karşı karşıya kalacak Seni anlamak, seni sevmek, sana aşık olmak ve kalbine dokunmak; derin bir tefekkür ve muazzam bir sabır işidir Harflere, kelimelere ve Cümlelere; giydirilen güzelliğinin eşsiz dansı, şairlerin başını döndürüp kalem bıraktıran türden Kalbinde, kalbim titrerken buluyorum kendimi ve öyle bir aşkın içindeyim ki; bu yangının hacmini hesaplamaya hiçbir kulun bilgisi yetmez Dağılıyorum resmen sensiz; bir kağıdın küçücük parçalara bölünüp, rüzgarda savrulması gibi İçimdeki yazma eyleminin, kalbimdeki baş kahramanısın; ki sen bu kadar güzel bakmasaydın, yazdıklarım sokak dilinden öteye geçemezdi Harflerin ahengi, kelimelerin yönü ve cümlelerin vardığı yer; her biri tek tek kalemimin karşısına oturmuşsun gibi, satırlara dökülüyor emrine amade bir şekilde Seninle her konuştuğumda, ağzından çıkan her kelimeden ayrı bir lezzet alıyorum; dilin ister ağır ister hafif olsun fark etmez, ben o sohbette damağımda kalan tada bakarım Harika bir kalbin, tarifsiz bir güzelliğin ve muhteşem doğallığınla; sen var olduğun için ben varım, sen yoksan; ben olmam, adım olmaz, kimliğim olmaz, kelimem olmaz, cümlem olmaz.../&CANESKABEL&
Yolunuz bir gün; cennet caddesi, "N" sokak. Mevki olarak gökyüzüne düşerse, şimal yıldızının cennet ırmağını taşıyan gamzesinde, taştan bir gemiyi yüzdürmeyi başarabilirseniz; o zaman melekler konseyinde, şimal yıldızı ile güzelliğinizin kıyaslamasını tartışmaya açabilirsiniz./&CANESKABEL&
Bütün heceler, kelimeler, sözcükler, satırlar, dizeler ve cümleler güzelliğine mecburken; sen kalpten gelen güzelliğinin yangınıyla, kalemleri tutuşturup şair ve yazarları birbirine düşürüyorsun./&CANESKABEL&
Birbirini tamamlayan gözlerin ve gülümsemenin izdivacında nikah şahitleri, gamzen ve bendim. Bu iki muazzam güzelliğe şahitlik etmek onurdur./&CANESKABEL&
Sözlerine aşina olduğum bir sesin takırtısı beni uykumdan ederken, kaptanı melekler olan bir gemide; bir mucizenin, ceplerini yıldızlarla doldurduğuna şahitlik ediyordum./&CAS&
Kalemim aracılığıyla hislerime tercüman olan, satırların arasına gizlediğim gülleri ve leylakları; güzelliğini bir ayna gibi yansıtan, gülümsemene ve gözlerine armağan ediyorum.
Bırak ruhlarımızda akan nehirler birleşsin Kalbimi parçalara bölüp, her bir sayfanın içindeki harflere dağıtan gülümsemenin hikayesi eksik kalmasın.
Güzelliğinin sırrına nail olmak için; büyülü bir yolculuğa beni çıkaran Rabbime hamd olsun.
Hangi yana dönsem, kalemimin rotasını değiştiren gülümsemene değiyorum Yüzündeki sırlarla bezenmiş güzelliğinin, gizemli tılsımlarını anlatan hikâyeden çıkamıyorum Kitabın kapağını kapatıp, ayrılmak istiyorum o esrarengiz gözlerinin albenisinden; ama ruhumu kurtaramıyorum gözbebeklerinin hayran bırakan parlaklığından.
Bir prensesin ay gibi parlayan yüzünü okumaya, hikâyesini yazmaya meyletti yüreğim, binlerce kitabın yükü bindi omuzlarıma; o an hissettim, onu anlatmak için binlerce kitabı okumam gerektiğini.
Şairler, "Güle rengini veren bülbülün kanıdır." der. Benim şahsi yaklaşımım; "Edep ve hayadan kaynaklı, utangaçlık rengidir gülü kırmızıyla sarıp sarmalayan." Ki zaten dikenlerinin oluşu, mahremiyetini korumak adınadır.
Göz kapaklarımda, rüyaları bile uyandıran bir güzelliğe sahip ay yüzünde, sen tutulması yaşıyorum.
Sen cennet sessizliği suskunluğunla; kalp atışının değişen ritmini dengelemeye çalışırken; ben, avuçlarıma düşen gözlerinin güzelliğini önsöz yapıyordum seni anlatacak binlerce ciltlik kitaplara.
Allah'ın hediyesi olarak, kalacaksın yüreğimde; adını sayıklarken uykularda Güzelliğinin rengiyle boyanırken, solumun baş köşesi; tebessümünün sıcaklığıydı beni kurtaran, kuyulardan.
Gözlerine dayadığım şakağımdan vuruyor kirpiklerin beni İlham aldığım suretini çizerken kalbime; ses tellerime vuran gülüşlerinde hayat buluyorum yeniden.
Şiirleşmiş bir duygusun yüreğimde, gözlerine yıldızları sürdüğünden beri; aydınlığı örtüyorum üstüme, gülümsemen beste olurken dilimde.
Gökkuşağından uçurtmalar uçurduğum gözlerini anlatmaya kalksam; kelimelerim kağıda dökülmeden tutuşur, nefesim kesilircesine.
Kalbimin sussuzluğunu giderirken gözlerinin nehirleri; güldükçe ciğerlerimi ele geçiren suskunluğuna aşığım.
Gözlerinde şiirleşen düşlerimi, gül açan saçlarının tellerine bir bir asarken; sen serçelerin kanatları arasına güzelliğini saklayıp, kirpiklerinin arasından yıldızları geçiriyordun.
Arafta bir yerde; elde kalem, bir gülümsemenin resmini çiziyorum hisler köprüsüne.
Usul usul kapattım, kanadı kırık bir prensesi anlatan kitabın kapağını Görmeden önceki benle, gördükten sonraki beni aynı kişi olmaktan çıkaran; o eşsiz gülümsemeye odaklandım, güzelliği ruhumu sararken.
Yüreğime takılı kalıp, yutkunamadığım gülümsemene bismillah! Mesnevî bahçelerini andıran gül simana bismillah.
Arı-duru, tatlı bir aşktın sen; gözüme, gönlüme aminlediğim...
Aşk denen o mucizeyi dağın zirvesinde gördüm ben, dağın eteğindeki yamalı ilişkilerle işim olmaz artık...
Kaynağı belli bir gönül kazanında kaynarken kelimelerim; aşık ve maşuk ikilisini eritip tek vûcut haline getirdi cümlelerim...
Aşkta bekâ makamıdır benim yüreğim; aşkın diline, ses olurken sözlerim...
Aşk kervanıyla bir yolculuk esnasında, dudaklarının kadehi nefes olurken yüreğime; ben hiçbir yere sığamıyordum, gamzenin çukuruna sığdığım kadar...
Âsķ, ruhanî ve vicdanîdir; aşkın tefsîrini yapmaya çalışan kalem bile dayanamayıp çatlarken, aşkın akıl ve mantıkla ne işi olabilir...
Bir şehrin yorgun sokak lambalarının omuzlarında; kaldırım taşlarının sessiz soğukluğu sarar ruhumu... İçimdeki sancıyı sükûtla sararken; zamanı perde perde çekiyorum gözlerimdeki acıya...
Düşüşümü izliyorum, gözlerinin rengindeki kubbelerden... Sana sussuz bir yüreğin, çatlamış hüznüyle; çocukluğumdan vazgeçiyorum, yokluğun tokat gibi vurulurken yüzüme...
Faylarla çevrili yüreğime, kağıttan kesikler atarak sayıyorum; yokluğunun acıtan, sancıtan günlerini...
Nefessiz kalıp, gözyaşlarınıza gizlediniz mi hiç içinizdeki aşkı; aynasız caddelerde sevdiğinizin yüzünü arayıp, bulamayınca konuşmalara küs susmalara barışık hale geldi mi yüreğiniz...
Şairâne gözler, güzelliğin karşısında kalem oynatamaz oldu, hangi duanın mükâfatında vücut buldun ki sen; gözlerini hatmederken buluyorum kendimi...
İsmin yankılanınca güller âleminde; çiçekler özünü nefesinden alır, şiirler dökülürken avuçlarına...
Güzelliğin gün yüzüne çıkınca; evrenin bütün renkleri bir bir dizilir önünde, yıldızların takılı kaldığı gözlerin geceyi süslerken...
Kızgın ateşlerde pişirilmiş bir yüzüğün yüreğime geçirilip, paramparça edeceği günün hazırlığı içerisindeyken; kirpiklerime asılı kalan düş yüklü kervanların, şehri terk-i diyar edişlerine eşlik ederken buluyorum kendimi...
Kalbimi bir sarmaşık gibi sarıp sarmalayan güzelliğini beslemek için kelimeler yetersiz kalırken; Yusuf kokan kuyulara başvuruyorum, dualarla süslenmiş kelimeleri bulup eşsiz gözlerine nakşetmek için...
İçimdeki bu bitmez tükenmez yazma isteğini canlı tutan; sayfalara rengini veren güzelliğinin beyazlığıdır...
Kelimelerin peşinden giden bir söz dilencisiyken; gamzeni görünce anlam kazandı susuşlarım...
Kırk yıl köleliğe mahkum edecek bir güzelliği avuçlarken yüreğim; solundaki gamzene çıplak gözle bakamıyorum, güzelliğinin parlaklığı gözlerimi alıyor çünkü...
İki heceli ismimizin; üç heceli ayrılığa yenik düşmesine izin verme can cağızım.
Ansızın bir gece kalbime düşüşünü hatırla; gözyaşlarım avuçlarıma dolarken...
Bakışlarının güzelliğine tutuldum ben, nefesin ciğerlerime dolarken...
Seninle aramızda, güzelliğin kadar çözülmesi imkânsız sırlı bir muhabbet kadehi vardı; kimse anlam veremiyordu ama biz görüyorduk kadehi ve içindekilerini... kâse kâse sevgi içtik, seninle o kadehten; sen gelip, aramızdaki muhabbeti ifşa edip zehrini akıtmadan önce...
Gülüşün düşsün içime, okuyup hatmedeyim yüreğimde... Gözlerinden dökülen incilerle; gökyüzüne güzelliğini nakşedeyim... Aşkın sen halini yaşayıp, hasretinin koruyla yanarken; ekmek kokusu gibi güven veren varlığını benden ayırma
Şuan çıkıp gelsen; ben şiir okusam sen dinlesen, sen gülsen ben izlesem.../&CAS&
Güzelliğine doymak için, dünyayı sessize alıyorum! Ne muazzam bir duygu; dengeleri altüst eden gözlerinde sessiz harflerle konuşmak ve gamzenin çukurunda sesli harflerle seni haykırmak...