İşrakilik Nedir? İslam Felsefesinde Ekoller İşrakilik, İşrakiyyûn Sühreverdi, Şehrezuri, İbn Kemmune

Sdílet
Vložit
  • čas přidán 13. 07. 2021
  • İŞRÂKIYYE الإشراقيّة
    Şehâbeddin es-Sühreverdî’nin (ö. 587/1191) kurduğu mistik ve teosofik felsefe.
    Şark kökünden türetilen işrâk kelimesi sözlükte “güneşin doğuşu sırasındaki ışıma, aydınlanma, parlama, tan ağarışı” gibi anlamlara gelir. Aynı kökten türeyen meşriḳ ise coğrafya olarak doğuyu ifade eder.
    Epistemolojik açıdan İşrak, akıl yürütmeye veya bir bilgi vasıtasına gerek kalmadan bilginin doğrudan içe doğması, iç aydınlanma, keşf ve zevke (mânevî tecrübe) dayanan bilgi için kullanılır.
    Ontolojik açıdan işrak, aklî nurların tecellisi sonucunda varlığın zuhur edip gerçeklik kazanmasıdır.
    Nefs ve durumu açısından işrak, arınan insan nefsinin ilâhî nurların tecellisiyle aydınlanıp kemale ermesi şeklinde ahlâkî anlamda da kullanılır.
    İşrak ayrıca, güneşin doğudan yükselerek her şeyi aydınlatması olgusundan hareketle coğrafî anlamda ışığın ve aydınlanmanın ana yurdunun Doğu hikmeti olduğunu sembolize eder. “Işık doğudan yükselir” özdeyişi buradan gelmektedir.
    İşrâkıyye terimi, İslâm düşünce tarihinde bilginin kaynağı olarak akıl yürütmeyi (istidlâl) temel alan rasyonalist Meşşâî felsefeye karşı mistik tecrübe ve sezgiye (keşf, zevk, hads) dayanan teosofik düşünce sisteminin adıdır. İşrâkıyyûn da bu düşünceyi izleyenlerin oluşturduğu akımı ifade etmektedir.
    İşrâkīlik seçmeci (eklektik) bir sistemdir; İslâm düşünce tarihinde işrak felsefesinin en önemli temsilcisi kabul edilen Şehâbeddin es-Sühreverdi el-Maktûl, talebesi Şehrezûrî kadim hikmetin biri kanıtlamaya (istidlâl) dayalı araştırma ve incelemeyi (el-hikmetü’l-bahsiyye), diğeri mistik tecrübe ve sezgiyi (el-hikmetü’z-zevkıyye) temel alan iki farklı metot üzere değerlendirildiğini ifade eder.
    Bunlardan ilkinin önderi Aristo, ikincisininki Eflâtun’dur. Fakat burada Eflâtun, nurla sembolize edilen kadim Zerdüştî felsefenin bir devamı ve temsilcisi olarak sunulur. Ayrıca kadim İran bilgeleri ve Aristo dışındaki antik yunan filozofları da keşf ve müşahede yöntemini benimseyip kullanan birer İşrâkī sayılır.
    Bilgelerin babası Hermes, hikmetin önderi ve reisi Eflâtun, hikmetin sütunları sayılan Empedokles ve Pisagor İşrâkī hikmetin en belirgin simalarıdır. Bu bilgeler, halkın cehaleti yüzünden düşüncelerini sembollerle (rumuz) ifade etmek zorunda kalmışlardır. Dolayısıyla onlara yapılan itirazlar asıl düşüncelerini değil sözlerinin zâhirini ilgilendirir. Sühreverdî nur ve zulmeti temel alan kadim İran hikmetinin, şirk ve ilhâdı gerektiren kâfir Mecûsî ve Maniheistler’in sistemiyle herhangi bir ilişkisinin bulunmadığına dikkat çeker.
    Her ne kadar Sühreverdî, İşrâkīliğin kaynağının kadim İran hikmeti, kendi amacının da o felsefeyi diriltmek olduğunu sık sık vurguluyorsa da yukarıda adları sayılan Pers kökenli bilgelerden intikal etmiş orijinal hiçbir esere sahip değildi. Ayrıca o döneme ait kullandığı Pehlevîce terimler de son derece sınırlıdır. Buna isimlerini saydığı antik Yunan filozofları da eklenecek olursa Sühreverdî’de işrakın coğrafî bir anlam taşıdığı kolaylıkla savunulamaz. Dolayısıyla işrak, özellikle farklı kültürlerdeki düşünürlerin metot birliğini sembolize eden bir kavram olarak değerlendirilmelidir.
    Buna göre hakikate ulaşmanın birbirini tamamlayan iki yolu vardır. Bunların ilki nazar ve tefekküre dayanan “bahs”, diğeri de kulluk, çile çekme ve ahlâkî arınmada en yüksek düzeye ulaşmayı ifade eden “teellüh”tür. Düşünmeye ve araştırmaya muhtaç olmadan keşf yoluyla hakikatin bilgisine ulaşma düzeyine yükselmiş olana “müteellih” denir.
    Sühreverdî, bahs ve teellüh yöntemlerini kullanmaları bakımından hakikati arayanları üç kısma ayırır. 1. Teellühü esas alıp bahse önem vermeyenler; 2. Tefekkür ve bahsi önemseyip teellühü ihmal edenler; 3. Her iki yolu takip edenler. İlkine müteellih, ikincisine hakîm, üçüncüsüne de müteellih hakîm veya ilâhî hakîm denir. Sühreverdî peygamberlerle sûfîlerin çoğunu birinci grupta, Aristo ile onu izleyen Fârâbî ve İbn Sînâ’yı ikinci grupta gösterir; kendisinin de dahil olduğu üçüncü grubun sayısının çok az olduğunu ileri sürer.

Komentáře • 4

  • @HiristoBotev
    @HiristoBotev Před rokem +2

    Tarihin bu noktasından bakınca, işrâkiler de doğrudur, meşşailer de doğrudur. Fakat esas dikkati çekmek istediğim o dur ki; şimdiki zamanda o dönem tartışma konusu yapılan problematikleri yaşadığımız çağın olgularıyla tartışmaya kalksak, bizi taşlarlar. Allah cümle müminleri, müslümanların şerrinden korusun.

    • @aygunakyol
      @aygunakyol  Před rokem +2

      Yalnız o gün de kurtulmak pek kolay olmamış, Sühreverdi ve İbn Bacce gibi pek çok düşünür katledilmiş onların dışında pek çok düşünür de eza cefa çekmiş. Bugün yine belli bir alan açma imkanı var; bugün öncelikle bağnaz, tekelci çatık kaşlardan kurtulmak için gayret edip sebat ettikten sonra Tanrı'dan bizi korumasını dileriz...Katkınız için teşekkürler...