Bir Ay Doğar İlk Akşamdan Geceden - Loudingirra & Jazziri (Xalapa, MEKSİKA)

Sdílet
Vložit
  • čas přidán 12. 09. 2024
  • BİR TÜRKÜ ÖĞRETME HİKAYESİ
    Sabah gözlerimi açtığımda, küçük bir kanepenin üzerinde yatıyordum. Çarşaf ve yastık yoktu. Koltuğun şiltesini yastık olarak kullanmıştım. Bugün, bu çatıda konaklayışımın üçüncü günü olmalıydı. Bu saate kadar çoktan duş alıp yola koyulmam gerektiği halde, hala yattığım yerde tembellik yapıyordum. Aslında tembellikten ziyade, bu, bir çeşit kendi kendimi cezalandırma yöntemiydi; çünkü havlumu ıslak ıslak çantaya koyamayacağımı ancak uyandığımda akıl edebilmiştim ve nasıl olur da dün gece duş almayı unuturum diye kendi kendime kızmıştım, üstelik günlerdir duş almadığım halde. Şimdi bu halimle Mexcio City'nin üç yüz km güneydoğusunda yer alan Xapala'ya gitmem gerekiyordu. Otostopla gidecektim ve buradan mümkün olduğunca erken ayrılmalıydım. Gideceğim şehri bilmediğim gibi, oraya gidecek bir araç bulup bulmayacağım da belirsizdi. Ama şu kanepede bunları düşünmeye devam edersem, her şey imkansızlaşacaktı. Bu yüzden bir an önce kalkmalı ve yola koyulmalıydım. Fakat yine de düşünmeden edemedim, neden Xapala? Meksika’dan sonra geçmeyi düşündüğüm Guatemala istikametinde bir şehir değildi. Bu kadar yolu gitmeye değer miydi bir türkü öğretmek için? Hem bunu neden yapıyordum? Neye yarayacaktı? Her şeyden vazgeçip aylak olmayı seçtiğim bu yolda, şimdi neden bir ödev duygusunun altında eziliyordum? Şan şöhret için mi? Bu çağda ondan kolay ne vardı ki! Hem şan şöhretin motivasyonu, tüm bunlara katlanmaya asla yetmezdi ki. Peki para için mi? İşte bu aptalca bir soruydu! Öyle olsa, sanırım ilk önce bir banka hesabı açmam gerekiyordu. Sanki banka hesabı açacak olsam, para akmaya başlayacaktı! Hiç!
    Bir ortamda birisi, "Sende gizli, ama bir o kadar da büyük bir kibir var." demişti. "Neden?" diye sormuştum. "Çünkü sende bu her şeyi reddetme tutumu, insanlara karşı kendini kanıtlamaya çalışmanın dışavurumundan başka bir şey değildir." Doğru söylemişti, o an afallamış, cevap verememiştim. Sonra yalnız kalınca, düşünmüş ve ona nasıl olur da şu cevabı veremedim diye kendime kızmıştım: "Ama bu, yine de kendimi her şeyden yoksun bıraktığım gerçeğini değiştirmiyor. Kendisini yoksun bırakan bir bünyede, kibir ve ego yeşermez. Herkes böyle yaşasa, etrafta sahiplenme duygusuyla ömrünü tüketen insanların kurtlar sofrasına çevirdiği dünyada değil de, bir lokma bir hırka felsefesiyle dolaşan insanların mülkiyetsiz, sınırsız dünyasında yaşardık." Evet, tam olarak bu karşılığı ona verseydim, muhtemelen o zaman susan, afallayan kişi o olurdu.
    Bu çabam ne içindi öyleyse? Galiba bu sorunun cevabını verebilmem imkansız. Yolculuğumun başlarında, tüm öğretileri reddeden isyankar bir ruhla yüzeysel arzuları tatmin etmek için kat ettiğim yol, beni bir uçurumun kenarına kadar götürmüştü. Böylece bir süre intihar düşüncesiyle savrulup durmuştum. Ne vakit Amazonlara Şaman kabilelerinin arasına uğradı yolum, o günden sonra bu yolculuk manevi bir tatmin arayışına evrildi. Şimdi bu yabancı çatı altında, uzandığım bu kanepeden beni kaldırıp, gün boyu aç açık, gece ise nasıl bir çatının kapısı bana açılacağını bilmeden tekrar beni yola düşüren bu gücün nereden geldiği hakkında hiçbir fikrim yok. Sadece şunu biliyorum, dünyanın ücra bir yerinde, bazen hiç kimsenin uğramadığı bir köyde ilk ziyaretçi olmak ve sonra oradan ayrılırken müzik aracılığıyla oradaki insanların zihninde küçük bir anı olarak kalmak, bana kendimi iyi hissettiriyor. Bilmiyorum, belki de zihnim, bir sağa bir sola savrulmaktan ibaret olan bu yolculuğa yüce bir kimlik kazandırmaya çalışarak bana oyunlar oynuyor. Belki de tüm bu düşünceler, uyanma anlarına özgü bir tembelliğin ürünü, birazcık daha şu kanepede yüzüstü uyuyabilmenin zaafı. Kanepede çok oyalandım, hemen kalkmazsam, bu şehirden ayrılamam zorlaşacak. Güç bela doğrulup kanepeden fırladım. Evdekiler henüz uyanmamıştı. Bir teşekkür notu masaya bıraktım, ardından çantalarımı yüklenip yola koyuldum.
    YAZININ DEVAMI YORUMDA

Komentáře • 665