Sâffât suresi (75-182 ayetler) Tefsir - Muharrem Çakır

Sdílet
Vložit
  • čas přidán 10. 12. 2016
  • 75 - Andolsun ki Nuh bize seslenip dua etmişti de biz de ne güzel kabul etmiştik.
    76 - Biz hem onu, hem ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
    77 - Hem onun neslini bâki kalanlar kıldık.
    78 - Hem de sonradan gelenler içinde güzel bir namını bıraktık.
    79 - Bütün âlemler içinde Nuh'a selam olsun.
    80 - İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.
    81 - Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.
    82 - Sonra diğerlerini suda boğduk.
    83 - Şüphesiz ki İbrahim de onun kolundandı.
    84 - Çünkü o, Rabbine tertemiz bir kalb ile gelmişti.
    85 - O babasına ve kavmine şöyle demişti: "Siz nelere tapıyorsunuz?"
    86 - "Yalancılık etmek için mi Allah'tan başka ilâhlar istiyorsunuz?"
    87 - "Siz âlemlerin Rabbini ne zannediyorsunuz?"
    88-89 - Derken yıldızlara bir baktı da: "Ben gerçekten hastayım" dedi.
    90 - O zaman arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler.
    91 - Derken bir kurnazlıkla onların ilâhlarına vardı da, "Buyursanıza, yemez misiniz?" dedi.
    92 - (Cevap vermediklerini görünce de): "Neyiniz var da konuşmuyorsunuz?" (dedi).
    93 - Nihayet bir yolunu bulup onlara kuvvetli bir darbe indirdi.
    94 - Bunun üzerine birbirlerine girerek ona yürüdüler.
    95 - İbrahim dedi ki: "A, siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?"
    96 - "Halbuki sizi de yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır."
    97 - Onlar: "Haydin onun için bir yapı yapın da onu ateşe atın." dediler.
    98 - Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de kendilerini daha alçak düşürdük.
    99 - Bir de dedi ki: "Ben Rabbime gidiyorum, o bana yolunu gösterir."
    100 - "Ey Rabbim! Bana salihlerden (bir oğul) ihsan et!"
    101 - Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik.
    102 - Oğlu, yanında koşacak çağa gelince: "Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?" dedi. Çocuk da: "Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi.
    103 - Ne zaman ki ikisi de bu şekilde Allah'a teslim oldular, İbrahim oğlunu şakağı üzerine yatırdı.
    104 - Biz de ona şöyle seslendik: "Ey İbrahim! "
    105 - "Rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki, biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız."
    106 - "Şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı." (dedik)
    107 - Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.
    108 - Kendisine sonradan gelenler içinde iyi bir nâm bıraktık.
    109 - Selam olsun İbrahim'e...
    110 - İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.
    111 - Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.
    112 - Ona bir de salihlerden bir peygamber olmak üzere İshak'ı müjdeledik.
    113 - Hem ona hem İshak'a bereketler verdik. Her ikisinin neslinden de hem iyilik yapanlar var, hem de açıkça kendi nefsine zulmedenler var.
    114 - Andolsun ki biz Musa ile Harun'a da nimetler verdik.
    115 - Hem kendilerini ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
    116 - Hem yardım ettik onlara da, galip gelenler onlar oldular.
    117 - Hem kendilerine o belli kitabı (Tevrat'ı) verdik.
    118 - Kendilerini doğru yola çıkardık.
    119 - Sonrakiler içinde onlara iyi bir nam bıraktık:
    120 - Selam olsun, Musa ile Harun'a.
    121 - İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.
    122 - Çünkü onların ikisi de bizim mümin kullarımızdandı.
    123 - Şüphesiz İlyas da gönderilen peygamberlerdendir.
    124-125-126 - Hani o kavmine: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız? Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da "Ba'l'e" (Ba'l ismindeki puta) mi yalvarıyorsunuz?" dedi.
    127 - Fakat onlar, onu yalanladılar. Bu yüzden onlar mutlaka (cehennemde) hazır bulundurulacaklardır.
    128 - Ancak Allah'ın ihlaslı kulları müstesna.
    129 - Ona da sonrakiler içinde şunu bıraktık:
    130 - Selam olsun İlyâsîn'e .
    131 - İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.
    132 - Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.
    133 - Şüphesiz Lût da gönderilen peygamberlerdendir.
    134 - Hani biz onu ve ailesinin tamamını kurtarmıştık.
    135 - Ancak geride kalıp batanlar içinde kalan yaşlı bir kadın hariç.
    136 - Sonra diğerlerini helak etmiştik.
    137-138 - Ve siz elbette sabahleyin ve geceleyin onlara uğrar ve üzerlerinden geçersiniz. Hâlâ akıl edip düşünmez misiniz?
    139 - Şüphesiz Yunus da gönderilen peygamberlerdendir.
    140 - Hani o bir zaman dolu bir gemiye kaçmıştı.
    141 - (Oradakilerle) kur'a çekmiş de kaydırılanlardan (yenilenlerden) olmuştu.
    142 - Derken (denize atılmış ve) kendisini balık yutmuştu. (Kendi nefsini) kınıyordu.
    143-144 - Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı, yeniden dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.
    145 - Biz onu hasta bir halde bir alana çıkardık.
    146 - Üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.
    147 - Biz onu (Yunus'u) yüz bin veya daha çok insana peygamber olarak gönderdik.
    148 - O zaman ona iman ettiler de biz onları bir zamana kadar yaşattık.
    149 - Şimdi sor o seninkilere: Kızlar, Rabbinin de, oğlanlar onların mı?
    150 - Yoksa biz melekleri dişi yaratmışız da onlar şahit mi bulunuyorlarmış?
  • Zábava

Komentáře • 14

  • @ziyakucukozen1427
    @ziyakucukozen1427 Před 4 měsíci +1

    ❤❤❤Allah razı olsun hocam Maşallah ❤❤❤

  • @hanifekanlbcak774
    @hanifekanlbcak774 Před 2 lety +1

    Allah razi olsun hocamdan 🌼🏵️🌼🌼🌼

  • @mansur1413t
    @mansur1413t Před rokem +1

    Okudum, dinledim, Allah razi olsun.

  • @mhuzeyfekucukaytekin5718
    @mhuzeyfekucukaytekin5718 Před 4 lety +2

    Rabb'im ayaklarimizi ve kalbimizi dininin uzerinde sabit kılsın.

  • @mehmetdertli1554
    @mehmetdertli1554 Před 2 lety +1

    Sen nerdesin hocam 🌹

  • @trhncyhn6121
    @trhncyhn6121 Před 3 lety +1

    ALLAH razı olsun hocam.. Selam ve Dua ile ...

  • @urvetulvuska7035
    @urvetulvuska7035 Před 6 lety +1

    amin hocam ne guzel anlattiniz Allah razi olsn

  • @BalikesirCicek
    @BalikesirCicek Před 5 lety

    ALLAH razı olsun

  • @bahadrkurtulus4675
    @bahadrkurtulus4675 Před 3 lety +1

    SELAMÜNALEYKÜM hocamın Araf süresi tefsir sohbeti varmı acaba

    • @hanifcemaat
      @hanifcemaat  Před 3 lety

      Aleykumusselam verahmetullah.
      soundcloud.com/hanifev
      ses kayitlarina buradan ulasabilirsiniz

    • @bahadrkurtulus4675
      @bahadrkurtulus4675 Před 3 lety

      @@hanifcemaat ALLAH RAZİ OLSUN BAZİ SURELERİN SADECE SES KAYDI VAR SANIRIM

    • @hanifekanlbcak774
      @hanifekanlbcak774 Před 2 lety

      @@hanifcemaat hocam diyer ses kayitlarini yutuba katsaniz bize cok faydali olacak

  • @AhmetMuratoglu
    @AhmetMuratoglu Před 5 lety

    أَلَا إِنَّهُم مِّنْ إِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَ ﴿١٥١﴾
    37/SÂFFÂT-151 (Meâli): E lâ innehum min ifkihim le yekûlûn(yekûlûne).
    Yalanlarından dolayı mutlaka (şöyle, şöyle) diyenler kesinlikle onlar değil mi?
    وَلَدَ اللَّهُ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ ﴿١٥٢﴾
    37/SÂFFÂT-152 (Meâli): Veledallâhu ve innehum le kâzibûn(kâzibûne).
    "Allah doğurdu." Muhakkak ki onlar, kesinlikle yalan söyleyenlerdir.
    أَصْطَفَى الْبَنَاتِ عَلَى الْبَنِينَ ﴿١٥٣﴾
    37/SÂFFÂT-153 (Meâli): Astafel benâti alâl benîn(benîne).
    (Allah), kızları oğlanlara tercih (mi) etti?
    مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ ﴿١٥٤﴾
    37/SÂFFÂT-154 (Meâli): Mâ lekum, keyfe tahkumûn(tahkumûne).
    Size ne oluyor? Nasıl (böyle) hüküm veriyorsunuz?
    أَفَلَا تَذَكَّرُونَ ﴿١٥٥﴾
    37/SÂFFÂT-155 (Meâli): E fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
    Hâlâ tezekkür etmeyecek misiniz?
    أَمْ لَكُمْ سُلْطَانٌ مُّبِينٌ ﴿١٥٦﴾
    37/SÂFFÂT-156 (Meâlleri Kıyasla): Em lekum sultânun mubîn(mubînun).
    Yoksa sizin apaçık bir sultanınız (deliliniz) mi var?
    فَأْتُوا بِكِتَابِكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ ﴿١٥٧﴾
    37/SÂFFÂT-157 (Meâlleri Kıyasla): Fe’tû bi kitâbikum in kuntum sâdikîn(sâdikîne).
    Eğer siz sadıklardansanız, o taktirde kitabınızı getirin.
    وَجَعَلُوا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجِنَّةِ نَسَبًا وَلَقَدْ عَلِمَتِ الْجِنَّةُ إِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ ﴿١٥٨﴾
    37/SÂFFÂT-158 (Meâlleri Kıyasla): Ve cealû beynehu ve beynel cinneti nesebâ(neseben), ve lekad alimetil cinnetu innehum le muhdarûn(muhdarûne).
    Ve Allah ile cinler arasında neseb (soybağı) kıldılar (uydurdular). Ve andolsun ki cinler, (cehennemde) mutlaka hazır bulundurulacaklarını biliyorlardı.
    سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ ﴿١٥٩﴾
    37/SÂFFÂT-159 (Meâlleri Kıyasla): Subhânallâhi ammâ yasifûn(yasifûne).
    Allah, onların vasıflandırmalarından (zanlarından) Sübhan’dır (münezzehtir).
    إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ ﴿١٦٠﴾
    37/SÂFFÂT-160 (Meâlleri Kıyasla): İllâ ibâdallâhil muhlasîn(muhlasîne).
    Allah’ın muhlis kulları hariç.
    فَإِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ ﴿١٦١﴾
    37/SÂFFÂT-161 (Meâlleri Kıyasla): Fe innekum ve mâ ta’budûn(ta’budûne).
    Bundan sonra muhakkak ki siz ve sizin taptıklarınız.
    مَا أَنتُمْ عَلَيْهِ بِفَاتِنِينَ ﴿١٦٢﴾
    37/SÂFFÂT-162 (Meâlleri Kıyasla): Mâ entum aleyhi bi fâtinîn(fâtinîne).
    Onun (Allah’ın) aleyhinde, kimseyi fitneye düşürecek değilsiniz (düşüremezsiniz).
    إِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ الْجَحِيمِ ﴿١٦٣﴾
    37/SÂFFÂT-163 (Meâlleri Kıyasla): İllâ men huve sâlil cahîm(cahîmi).
    Ama cehenneme girecek olanlar hariç.
    وَمَا مِنَّا إِلَّا لَهُ مَقَامٌ مَّعْلُومٌ ﴿١٦٤﴾
    37/SÂFFÂT-164 (Meâlleri Kıyasla): Ve mâ minnâ illâ lehu makâmun ma’lûm(ma’lûmun).
    Ve bizden (hiç) kimse yoktur ki, onun bilinen bir makamı olmasın.
    وَإِنَّا لَنَحْنُ الصَّافُّونَ ﴿١٦٥﴾
    37/SÂFFÂT-165 (Meâlleri Kıyasla): Ve innâ le nahnus sâffûn(sâffûne).
    Ve muhakkak ki biz, mutlaka (Allah’ın huzurunda) saf saf duranlarız.
    وَإِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ ﴿١٦٦﴾
    37/SÂFFÂT-166 (Meâlleri Kıyasla): Ve innâ le nahnul musebbihûn(musebbihûne).
    Ve muhakkak ki biz, mutlaka (Allah’ı) tesbih edenleriz.
    وَإِنْ كَانُوا لَيَقُولُونَ ﴿١٦٧﴾
    37/SÂFFÂT-167 (Meâlleri Kıyasla): Ve in kânû le yekûlûn(yekûlûne).
    Ve onlar mutlaka, sadece (şöyle) diyorlardı.
    لَوْ أَنَّ عِندَنَا ذِكْرًا مِّنْ الْأَوَّلِينَ ﴿١٦٨﴾
    37/SÂFFÂT-168 (Meâlleri Kıyasla): Lev enne indenâ zikran minel evvelîn(evvelîne).
    Keşke bizim yanımızda (elimizde) evvelkilere verilenlerden bir zikir (bir kitap) olsaydı.
    لَكُنَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ ﴿١٦٩﴾
    37/SÂFFÂT-169 (Meâlleri Kıyasla): Le kunnâ ibâdallâhil muhlasîn(muhlasîne).
    (O zaman) mutlaka biz, Allah’ın muhlis kullarından olurduk.
    فَكَفَرُوا بِهِ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ﴿١٧٠﴾
    37/SÂFFÂT-170 (Meâlleri Kıyasla): Fe keferû bihî, fe sevfe ya’lemûn(ya’lemûne).
    Buna rağmen O’nu (Zikri: Kur’ân-ı Kerim’i) inkâr ettiler. Fakat yakında bilecekler.
    وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَلِينَ ﴿١٧١﴾
    37/SÂFFÂT-171 (Meâlleri Kıyasla): Ve lekad sebekat kelimetunâ li ibâdinâl murselîn(murselîne).
    Ve andolsun ki gönderilen kullarımız için Bizim (daha önce) bir sözümüz geçti (onlara söz vermiştik).
    إِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنصُورُونَ ﴿١٧٢﴾
    37/SÂFFÂT-172 (Meâlleri Kıyasla): İnnehum le humul mensûrûn(mensûrûne).
    Muhakkak ki onlar, mutlaka yardım edilecek olanlardır.
    وَإِنَّ جُندَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ ﴿١٧٣﴾
    37/SÂFFÂT-173 (Meâlleri Kıyasla): Ve inne cundenâ le humul gâlibûn(gâlibûne).
    Ve muhakkak ki gâlip gelecek olanlar, mutlaka Bizim ordularımızdır.
    فَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّى حِينٍ ﴿١٧٤﴾
    37/SÂFFÂT-174 (Meâlleri Kıyasla): Fe tevelle anhum hattâ hîn(hînin).
    Artık bir süre kadar onlardan yüz çevir.
    وَأَبْصِرْهُمْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ ﴿١٧٥﴾
    37/SÂFFÂT-175 (Meâlleri Kıyasla): Ve ebsirhum fe sevfe yubsirûn(yubsirûne).
    Ve onları gözle! Yakında onlar da görecekler.
    أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ ﴿١٧٦﴾
    37/SÂFFÂT-176 (Meâlleri Kıyasla): E fe bi azâbinâ yesta’cilûn(yesta’cilûne).
    Hâlâ azabımızı acele olarak mı istiyorlar?
    فَإِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمْ فَسَاء صَبَاحُ الْمُنذَرِينَ ﴿١٧٧﴾
    37/SÂFFÂT-177 (Meâlleri Kıyasla): Fe izâ nezele bi sâhatihim fe sâe sabâhul munzerîn(munzerîne).
    Onların sahasına (bulundukları yere) (azap) indiği zaman, işte (o gün) uyarılanların sabahı (ne kadar) kötü oldu (olacak).
    وَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّى حِينٍ ﴿١٧٨﴾
    37/SÂFFÂT-178 (Meâlleri Kıyasla): Ve tevelle anhum hattâ hîn(hînin).
    Ve bir süre kadar onlardan yüz çevir.
    وَأَبْصِرْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ ﴿١٧٩﴾
    37/SÂFFÂT-179 (Meâlleri Kıyasla): Ve ebsir fe sevfe yubsirûn(yubsırûne).
    Ve gözle! Yakında onlar da görecekler.
    سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ ﴿١٨٠﴾
    37/SÂFFÂT-180 (Meâlleri Kıyasla): Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yasifûn(yasifûne).
    Senin izzet sahibi Rabbin onların vasıflandırmalarından (zanlarından) Sübhan’dır (münezzehtir).
    وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ ﴿١٨١﴾
    37/SÂFFÂT-181 (Meâlleri Kıyasla): Ve selâmun alâl murselîn(murselîne).
    Ve gönderilen resûllere selâm olsun.
    وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿١٨٢﴾
    37/SÂFFÂT-182 (Meâlleri Kıyasla): Vel hamdu lillâhi rabbil âlemîn(âlemîne).
    Ve âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.

    • @savaskaymaz7624
      @savaskaymaz7624 Před 4 lety

      Selamün aleyküm hocam Araf süresinin tefsiri ni paylaşırsanız seviniriz ALLAH a emanet olun