Ölen Hayvan İmiş , Aşıklar Ölmez - Serdar Tuncer-Hayati İnanç-Mehmet Çelik

Sdílet
Vložit
  • čas přidán 15. 05. 2017

Komentáře • 39

  • @kaderylmaz5571
    @kaderylmaz5571 Před 5 lety +9

    Ülkenin güzel insan ihtiyacını karşılıyorlar..

  • @ddumrul1996
    @ddumrul1996 Před 5 lety +14

    Mecâzî de olsa koy gönlünde dursun aşk
    Âb-ı engûr küpte kalarak mey olur

  • @2bin20trworld3
    @2bin20trworld3 Před 6 lety +65

    Mecazide olsa koy gönlünde kalsın Aşk... Ab-ı engur küpte kalarak mey olur.

  • @tarzmeselesiaksen33
    @tarzmeselesiaksen33 Před 7 lety +25

    Ne kadar hoş bi sohbet.mükemmel

  • @haydardobra3824
    @haydardobra3824 Před 3 lety +4

    Aşk acısını unutmak için hiç bir şey yapma. Bırak acısın ruhun. Çünkü aşk imkansızlıklarıyla var olur, acısıyla. Aşkın acısını unutursan o biter. Bırak acısın ruhun ve öğretsin sana kendinin derinliğini. Kavuşmak yoksa aşk vardır ve bir ömür boyu hatırlarsın. Ama bilmediğin şey, aşka hazır olduğunda ona bir kişi bulduğundur. Aşkın sahibi senin ruhundur. Bu yüzden kavuşunca aşk biter. Bırak acısın ruhun, aşk acısı bir gün azalır ve söner ama seni adam eden izi kalır. Çünkü aşk senin ruhunla imtihanındır. Ama sen onu hep, kendi ellerinle gövdene kazıdığın vefasız veya çaresiz bir isimle hatırlarsın.

  • @onelonewolf729
    @onelonewolf729 Před 5 lety +7

    Mecazi de olsa koy gönlünde dursun aşk.
    Çünkü abı engur küpte kalarak mey olur.

  • @hulyadelibas3677
    @hulyadelibas3677 Před 6 lety +15

    "Hayal ile tesellidir gönül meyl-i visal etmez
    Gönülden taşra bir yar olduğun aşık hayal etmez" beyti yanılmıyorsam Fuzuli'nin beytidir.

  • @nedayiirgi5701
    @nedayiirgi5701 Před 4 lety +1

    Gerçekten Hayatî şeyler anlatıyorlar.

  • @necmettinozcan8519
    @necmettinozcan8519 Před 5 lety +10

    ÖLÜMÖTESİ YAŞAMDA HAYÂLLERİNİ
    ORANIN GERÇEKLERİ GİBİ YAŞAYACAKSIN
    Dünyada cehennemi de cenneti de kendi içimizden kaynaklanan bir biçimde yaşadığımız kesin!.
    Biz daima veri tabanımıza GÖRE içinde bulunduğumuz şartları değerlendirir; sonucunda da içinde bulunduğumuz şartlardan ya mutlu oluruz ya da yanarız.
    Mutluluğumuz, mutsuzluğumuz hep hayâlimizde(N)dir!.
    Rüya misâlindeki gibi, dünya sonrası kabir âlemini de, daha sonraki boyut ve yaşam şartlarını da hep gene dünyayı algıladığımız gibi; madde olarak algılayacağız; ancak o boyut şartlarının getirdiği yaşam biçimlerine göre.
    “SUKÛTU HAYÂL”
    (YAŞAMIN GERÇEĞİ İLE YÜZYÜZE GELMEK)
    “Yaşamın gerçeği ile yüzyüze gelmek” demektir, çünkü yaşamın pekçok gerçeği bizim hayâl ettiğimiz gibi değildir.
    Biz yaşamın düzen ve sistemini idrâk edemiyoruz, kavrayamıyoruz. Çünkü daha kozamızdan dışarı başımızı çıkarıp şöyle bir gerçek âleme bakamamışız, işin püf noktası burasıdır!
    Kozamızın içindeki hayâl gerçekler, yaşamın gerçekleri ile pekçok zaman bağdaşmaz. Doğduğunuz -büyüdüğünüz köyün, kasabanın ya da şehrin gerçekleri o ülkenin sınırları dışında çoğu zaman bir değer ifade etmez.
    Sizin doğup büyüdüğünüz Türkiye sınırları içinde kalan değer yargıları ile Tayland’daki, Malezya’daki, Afrika’ın tanrıkulu kabilesindeki değer yargıları ve oranın gerçekleri birbirinden çok farklıdır, ama bunların hepsi de ALLAH KULU’dur!
    Bütün bu ALLAH KULLARI’nda değer yargıları varsa siz bu farklı farklı değer yargılarından yalnızca birini kabullenip benimseyip onun üzerine hayâller kurduysanız başka gerçeklerle karşı karşıya geldiğiniz zamanda mutlak sukûtu hayâle uğrayacaksınız!
    İşte bu sukûtu hayâle uğramanızın sebebi, bilemediğiniz bir gerçekle karşı karşıya kalmış olmanızdandır!
    Onun içindir ki ; “Hayâl hayatın desteği, sukûtu hayâl işin gerçeğidir!” diyoruz.
    İnsanın ne kadar çok sukûtu hayâli olmuşsa yaşamında, o kadar çok gerçeklerle yüzyüze gelmiş demektir.
    “Ben hiç hayâli sukûta uğramadım” diyen insanda kendi hayâl dünyasından dışarı başını çıkartmamış, yaşamı kozası içinde geçmiş demektir.
    Onun içindir ki, gezmenin faydası çoktur. Çok gezerseniz gezdiğiniz yerlerdeki başka başka değerleri -bakış açılarını görür, farkeder, o zaman Allah’ı biraz daha tanırsınız. Zira sizin kozanızın tanrısından çok farklıdır” demek dahi abes gelir, Allah’ın varlığa bakış açısını kıyasa sokmak!
    Ne yapacağız?..
    Yapacağımız çok basit!
    Hayatta ne ile karşılaşırsak karşılaşalım, o karşılaştığımız olayı şu an için “Allah bu olayın böyle cereyan etmesini istemiştir!” diyerek olduğu gibi kabullenmek ve de “görelim MEVLÂ neyler, neylerse güzel eyler” diyerek teslim olmak.
    Yapacağınız bana göre en akıllı iş budur!
    HAYÂL HAYATIN DESTEĞİ,
    SUKÛTU HAYÂL İSE GERÇEĞİDİR…
    İNSAN HAYÂL İLE KOZASINI ÖRER,
    SUKÛTU HAYÂL İLE
    GERÇEĞİ GÖRME ŞANSINI ELDE EDER
    İnsanlar hayâl ettikleri sürece yaşarlar...
    Hayâl, yaşamın en büyük desteğidir.
    Umutları olmasa hiçbir insan yaşamaz.
    İnsanı yarına baktırtan umutlar, hayâllerdir...
    Kesin bir gerçek bu!.
    Hepimizde var…
    Ama bunun ötesinde bir gerçek daha vardır;
    Sukûtu hayâl, yaşamın gerçeğidir!.
    “Sükût-u hayâle uğramak” demek, yaşamın gerçeği ile karşı karşıya, yüz yüze gelmek demektir!. Çünkü, yaşamın pek çok gerçeği, bizim hayâl ettiğimiz gibi değildir.
    Biz, yaşamın düzen ve sistemini idrâk edemiyoruz henüz, fark edemiyoruz, kavrayamıyoruz. Çünkü daha kozamızdan başımızı dışarı çıkarıp şöyle bir gerçek âleme bakamamışız!.
    İşin püf noktası burasıdır!.
    Kozamızın içindeki hayâl gerçekler, yaşamın gerçekleri ile pek çok zaman bağdaşmaz!.
    Doğduğunuz büyüdüğünüz köyün, kasabanın ya da şehrin gerçekleri, o ülkenin sınırları dışında çoğu zaman bir değer ifade etmez!.
    Sizin doğup büyüdüğünüz Türkiye sınırları içinde kalan şehirlerdeki değer yargıları ile Tayland’daki, Malezya’daki, Afrika’daki Tanrıku kabilesindeki değer yargıları ve oranın gerçekleri birbirinden çok farklıdır.
    Ama, bunların hepsi de Allah kuludur!.
    Bütün bu Allah kullarında farklı farklı değer yargıları varsa; siz bu farklı farklı değer yargılarından yalnızca birini kabullenip, benimseyip, onun üzerine hayâller kurduysanız; başka gerçeklerle karşı karşıya geldiğiniz zaman da mutlaka ve mutlaka sükût-u hayâle uğrayacaksınız.
    İşte bu sükût-u hayâle uğramanızın sebebi, bilemediğiniz bir gerçekle karşı karşıya kalmış olmanızdandır!.
    Onun içindir ki, “hayâl, hayatın desteği; sükût-u hayâl ise, gerçeğidir” diyoruz.
    İnsanın ne kadar çok sükût-u hayâli olmuşsa yaşamında, o kadar çok gerçeklerle yüz yüze gelmiş, demektir.
    “Ben hiç sükût-u hayâle uğramadım” diyen insan da, kendi hayâl dünyasından başını dışarı hiç çıkarmamış, yaşamı kozası içinde geçmiş demektir.
    İnsanlığın yolu, gerçekleri görebilmek, kabullenebilmek ve hazmedebilmekten geçer!.
    İnsan, hayâlleriyle kozasını örer; sükûtu hayâl ile gerçeği görme şansını elde eder; bunu değerlendirirse de kozası biraz daha delinmiş olur!
    Hayatın, hayâl desteği; sükûtu hayâl ise gerçeğidir!.
    Kendini aldatmak mı, gerçeği yaşamak mı daha iyidir sence?
    VERİ TABANIN YETERSİZSE
    GÖRDÜĞÜN HAYÂL DE
    GERÇEĞE UYGUN DEĞİLDİR
    Gerçeği itibariyle, biz bir insan olarak hiç bir zaman karşımızdaki kişiyi değil, o kişinin beynimizdeki hayâlini görürüz.
    Sen, karşımda oturuyorsun, senden çıkan ışık dalgaları geliyor, benim göz bebeğime vuruyor, göz bebeğimden sarı noktaya aksediyor. Sarı noktadan beynime bioelektrik bir mesaj geliyor, görme siniri ile... Beyin, gelen bu bioelektrik mesajı kendi hücreleri arasında değerlendirerek bir hayâl oluşturuyor. İşte senin, "görüyorum!." dediğin şey, o beyninin içinde oluşan hayâldir.
    Nasıl ki rüya görüyorsun... Rüya gördüğün anda gözün kapalı, dışarıdan gelen hiç bir şey yok... Ama, beynindeki bilgiler, senin hayâl mekanizman sonucunda bir hayâl görüntü şekline dönüşüyor.
    Aynı şekilde göz açıkken gördüğün her şey de, aslında beyninde oluşan hayâller şeklindedir. Eğer gelen sinyalleri değerlendiren veri tabanın gelişmemiş ya da yetersizse, arızalıysa, gördüğün hayâl de ona göre arızalıdır; gerçeğe uygun değildir!. Bu da senin beyninde hayâl gördüğünün isbatıdır.
    Birisi bakıyor, o şeyi orijinal olarak görüyor. Öteki bakıyor, görme bozukluğu var, görme bozukluğu nedeni ile o şeyi deforme olmuş bir şekilde görüyor!. Niye öyle görüyor? Çünkü, görme cihazı arızalı!. Arızalı araçtan beyne yanlış bilgi gidiyor. Yanlış bilgi gelince de beyin yanlış bilgiye göre bir değerlendirme yapıyor, yanlış bir hayâl oluşturuyor.
    İNSAN NİÇİN YAŞAMIN ACI GERÇEKLERİYLE
    KARŞI KARŞIYA KALACAK?
    Kendinizde olduğu gibi başkalarında da ortaya çıkan özellikler, yine Allah’ın isimlerinin özellikleridir. Ama biz etrafa dönük değil, önce kendimizi geliştirmek yönünden olaya bakarsak, nasıl zikir beyinde belli bir kapasite genişlemesini ve bu kapasitenin gelişmesine bağlı olarak kişilikte gelişmeleri ve kişiliğin tekâmülünü getiriyorsa ve bu özellikler de otomatik olarak beyin tarafından ruha yüklendiği için, ruhunuzun da çok daha yüksek kapasitede özelliklerle kemâlâtla üretilmesini sağlamış oluruz.
    Yani yaptığımız bu zikir çalışmaları veya bu zikir yanısıra yaptığımız diğer “ibadet” adı verilen bireysel menfaate dönük çalışmalar, yani namaz-oruç-hac vs. gibi çalışmalar hep bizim kendi geleceğimizi en güzel şekilde inşâ etmek, ölüm ötesi boyutta yaşam şartlarımızı güzelleştirmek amacına yöneliktir.
    Dolayısıyladır ki biz, ya bu çalışmalarla kendi ölümötesi yaşam bedenimiz olan astral bedenimizi-ruhumuzu geliştireceğiz, kuvvetlendireceğiz ve bunun ötesinde Allah’ı ve Allah’a ait özellikleri daha iyi anlayıp kavrayacağız, ve onları anladığımız-bildiğimiz ölçüde kendi yaşamımıza ona göre yön vereceğiz...
    Ya da bunları ihmal edeceğiz, bütün bunlardan bîhaber olarak; sanki yukarıda ötede bir tanrı varmış gibi, sanki onun bizim yaptığımız şeylere ihtiyacı varmış gibi olayı değerlendirip; “Aman canım.., O’nun benim yaptığıma ihtiyacı yok!“ deyip, her şeye boşverip, ondan sonra da yaşamın son derece acı gerçekleriyle karşı karşıya kalacağız!.
    İşte bu sohbetimde size bilebildiğim, muttalî olabildiğim kadarıyla yaşamın gerçeklerinden ve bu gerçeklere dayalı olarak gelmiş olan Din’in tekliflerinden ve Din’in geliş gerekçelerinden söz etmeye çalıştım...
    Bilemiyorum faydalı olabildim mi, olamadım mı?...
    Ama şurası kesin gerçek ki, bu anlattıklarım doğru veya yanlış da olsa siz gene de bu konuları ana kaynaklardan araştırın, düşünün, inceleyin, etüd edin.

  • @resuluckan690
    @resuluckan690 Před 4 lety

    Sanman kim taleb-i devlet-i cah etmeğe geldik Biz âleme bir yar için ah etmeğe geldik

  • @simurgungolgesi9763
    @simurgungolgesi9763 Před 7 lety +6

    Sesi yeterli değil Allah razı olsun kurbanım

  • @onelonewolf729
    @onelonewolf729 Před 5 lety +3

    Ne söz bee.

  • @bilalkara3753
    @bilalkara3753 Před 5 lety +2

    Güzel adamlar...

  • @Lagata.1
    @Lagata.1 Před 5 lety +3

    Cok güzel bir sohpet keşke gençler bünün farkına varsa

  • @ramazanabdulkerimov1156

    Əvvəl Nizami sonra Füzulidir Leyli Məcnunun Şahını yaradan

  • @mervekaya3566
    @mervekaya3566 Před 3 lety

    Hayati inanç ❤️

  • @musayildiz212
    @musayildiz212 Před 6 lety +6

    Muhabbet sofrası

  • @tugrultas6260
    @tugrultas6260 Před 6 lety +4

    Var ise İman in,yureginde sevgi..Yok ise İmanin olur yureginde lesi eksi

  • @safakisbir
    @safakisbir Před 4 lety +3

    Önce Aşkı eşimde bulduğumu sandım oğlumu kucağıma alana kadar sonra Aşkı evlat sandım, anladım ki eşimde oğlumda hediyeymiş bana ,Aşkımın hediyeleri.Oğluma her baktığımda derim ki Allahım bu nasıl bir hediye? Tarifi hangi şiirde ? Bana sonsuz nimetler ve hediyeler veren Rabbim sana sonsuz şükürler olsun.

  • @tty236
    @tty236 Před rokem

    Butun yorumları okuduktan sonra ben:anlayabilen anladığı sıddette aşka mağlup düsmrsi... :)

  • @bahadirturan3233
    @bahadirturan3233 Před 6 lety +1

    en başta okuduğunuz beyit laedri değil mi?

  • @gayegaye7753
    @gayegaye7753 Před 4 lety

    FELEKLER YANDI AHIMDAN
    MURADIM ŞEM'İ YANMAZ MI?
    FUZULİ

  • @ebuuuu2833
    @ebuuuu2833 Před 6 lety +5

    zen pare kadıncık demek olmuyormu? Zampara sanki zenperestden geliyor gibi.

    • @atekin-mj2gz
      @atekin-mj2gz Před 5 lety +2

      Zenne perest söylene söylene zampara olmuştur. Aynı örnek gulem perest içinde aynıdır, o da kulampara olmuştur.

  • @kelami8633
    @kelami8633 Před 4 lety

    Şu fuzuliyi övenler ne fuzuli ler..
    Mecnunun taşşa olaman, benim sevgilim mekana sığmaz suret olmaz falan filan, bire hödük onu en az dercede rabbini seven dahi bilir, osmanlıda onu medresede = ilkokul sınıfında,
    Allah tealanın mekandan münezzeh, suretten münezzeh olduğunu çocuğa öğretirler çocuğa...marifetmiş gibi söylemiş
    Fuzuli için yazdığım şu şiiri fuzuli sevenlere gelsin
    Eskiden fısıltı var idi, şimdi her fuzuli çığırtır fuzuli
    Meğer yüce zatların göğsünde ilmi
    Ben anneyim demez, emzirir sukuti
    ....öyle şairim, aşığım diye gezersen gelir kelami gömer seni...

  • @mustafayilmaz2259
    @mustafayilmaz2259 Před 2 lety

    Ne hayvanıimis buuu

  • @aslihann
    @aslihann Před 5 lety +1

    hayatı hocam ıyısınız hoşsunuz amma bu zatı guzellerden bahsederken bu kadar gülmeseniz ? zira peygamberin sünnetidir sessiz yavaş gülmek

    • @aslihann
      @aslihann Před 5 lety

      @Halil Tekdemir kim olarak?

    • @artistpanda551
      @artistpanda551 Před 5 lety +5

      Karsimizdakiler haşa peygamber deyiller sasar beser insanlar allah onlardan razi olsun

    • @kenz-ihafiye2456
      @kenz-ihafiye2456 Před 2 lety

      Ciddi msin sen ya

    • @AtamanBeg
      @AtamanBeg Před rokem

      Peygamber sesli de gülermiş bazen duruma göre. Siyerde geçer.