Abdullah Bin Ömer'in (r.a.) Hayatı | Doç. Dr. Necmettin Şeker | Kırk Sahabe (25. Bölüm)

Sdílet
Vložit
  • čas přidán 4. 10. 2021
  • Abdullah bin Ömer, İslam'ın ikinci halifesi Hz. Ömer'in oğluydu. En çok hadis rivayet eden ve en çok fetva veren yedi sahabiden biriydi. Küçük yaşlarda İslam ile şereflenmiş, henüz 13 yaşındayken savaşlara katılmak istemiş, din konusunda hiçbir şeyden taviz vermemişti. Siyasi olaylar karşısında temkinli davranan #AbdullahbinÖmer, fazilet bakımından babası #HzÖmer'e benzerdi. Servetini Allah yolunda harcayan Abdullah bin Ömer, Peygamberimizin vefatından sonra ona olan sevgisinden dolayı namaz kıldığı yerleri öğrenip oralarda namaz kılar, yürüdüğü yollarda yürür, gölgelendiği ağaçların altında oturur, kurumasınlar diye onları sulardı. Peki, Abdullah bin Ömer kimdir? Abdullah bin Ömer'in hayatı…
    Peygamber Efendimizi (sav) dünya gözü ile gören ve mücadelesine omuz veren dostlarının hayat hikayelerini 40 farklı hocamız, en ince detayları ile anlatıyor. Prof. Dr. Adnan Demircan'ın moderatörlüğünde birbirinden değerli hocalarımızın anlatımıyla Kırk Sahabe her hafta Salı günü 15.00’te Vav TV’de sizlerle…
    Kırk Sahabe programına bu hafta Doç. Dr. Necmettin Şeker konuk oldu.
    ABDULLAH BİN ÖMER KİMDİR?
    Abdullah bin Ömer, "İbn Ömer" diye de anılırdı. Abdullah, nübüvvetin üçüncü yılında Mekke'de doğdu. Hz. Peygamber'in zevcesi Hafsa ile ana baba bir kardeştir.
    Babası Ömer bin Hattab yani Hz. Ömer ile birlikte Müslüman oldu, yine onunla birlikte Medine'ye hicret etti. Babasından önce hicret ettiği de rivayet edilir.
    YAŞI KÜÇÜK OLDUĞU İÇİN BEDİR VE UHUD’A KATILAMADI
    Abdullah bin Ömer, 13 yaşında iken Uhud Savaşı'na katılmak istedi; fakat Peygamber Efendimiz henüz çok genç olduğunu söyleyerek onun bu isteğine izin vermedi.
    Bedir Savaşı'na da aynı sebeple kabul edilmediği rivayet edilir.
    MISIR’IN FETHİNE VE İSTANBUL SEFERİNE KATILMIŞTI
    15 yaşına girince Peygamber'in izniyle Hendek Savaşı'na katıldı. Bey'atürrıdvân'da, Hayber ve Mekke fethi ile Huneyn Gazvesi'nde bulundu. Ayrıca Suriye ve Irak fetihlerine, Yermük ve Nihâvend savaşlarına, Mısır'ın fethine katıldı.
    Ebû Eyyûb el-Ensârî'nin de bulunduğu 669 yılında gerçekleştirilen İstanbul seferine iştirak eden Abdullah, Müslümanlar arasında çeşitli fitnelere yol açan savaşlardan ve hadiselerden hep uzak durdu.
    SİYASİ OLAYLAR KARŞISINDA TEMKİNLİ DAVRANDI
    Hz. Ali'ye ve Yezîd bin Muâviye'ye herkes biat edip de icmâ meydana geldikten sonra biat etmesi, onun siyasî olaylar karşısındaki temkinli tavrını gösterir.
    Bununla beraber Hz. Ali'nin yanında onun muhalifleriyle savaşmadığı için hayatının son döneminde pişmanlığını belirtmiştir. Haccâc'a karşı savaşmadığından dolayı da böyle bir pişmanlık duygusuna kapıldığı rivayet edilir.
    HALİFEYİ SEÇEN HEYETTE MÜŞAVİR OLARAK BULUNDU
    Babasının, hilâfet yükünü Ömer ailesinden bir kişinin omuzlamasını yeterli görmesi ve kendisinden sonraki halifeyi seçecek heyette oğlunun sadece müşavir sıfatıyla bulunup halifeliğe talip olmaması konusundaki tavsiyesine uydu.
    Esasen oğlunun uysal karakterini iyi bilen Hz. Ömer, onu hilâfet gibi ağır bir sorumluluğu gerektiren görevi taşıyacak güce sahip bulmamıştı.
    HZ. OSMAN’IN ARDINDAN HALİFE OLMASI İSTENMİŞTİ
    Nitekim Hz. Osman'ın şehid edilmesinden sonra halife olması için teklifler almıştır. Hakem Vak'ası'nın cereyan ettiği gün Hz. Ali ve Sa'd bin Ebû Vakkās gibi adaylara rağmen, Ebû Mûsâ el-Eş'arî tarafından en uygun halife adayı olarak gösterilmiş ve Yezîd bin Muâviye'nin ölümünden sonra da büyük bir çoğunluk tarafından halife olması istenmiştir.
    Fakat o muhalifleri üç kişi bile olsa, bu yüzden kan dökülmesine razı olamayacağını söyleyerek bu teklifleri reddetmiştir.
    DİN KONUSUNDAKİ İHMALLERE GÖZ YUMMAZDI
    Ayrıca, Hz. Ali'nin kendisini Şam valiliğine tayin etme hususundaki ısrarlarına rağmen bu görevi de kabul etmemiştir.
    Abdullah bin Ömer, fitneye yol açmamak düşüncesiyle, tutumlarını beğenmese bile, devlet idaresine hâkim olan kişilerin arkasında namaz kılmaya devam edeceğini ifade ederdi. Bununla beraber, onların dinî konulardaki ihmallerine göz yummaz, hatalarını yüzlerine karşı söylemekten çekinmezdi.
    ‘GÜNEŞ SENİ BEKLEMEZ’ DİYE UYARMIŞTI'
    Nitekim bir hutbede Abdullah bin Zübeyr'i Kur'ân-ı Kerîm'i tahrif etmekle suçlayan Haccâc'a, "Yalan söylüyorsun! Bunu ne o yapardı, ne de böyle bir şey yapmaya senin gücün yeter" diye çıkışmıştır.
    Yine bir defasında uzun konuşmasıyla ikindi namazını geciktiren Haccâc'ı, "Güneş seni beklemez" diye uyarmıştı. Rivayete göre İbn Ömer'in bu ikazı Haccâc'ı çok öfkelendirmiş, hatta bu yüzden ona karşı suikast hazırlamaya bile teşebbüs etmişti.
    🔔 Vav TV'ye abone ol videoları kaçırma!
    ► bit.ly/2Wyv0hT
    RESMİ WEB SİTEMİZ
    ► www.vavtv.com.tr
    SOSYAL MEDYA ADRESLERİMİZ
    ► / vavtv
    ► / vavtvresmi
    ► / vavtvresmi
    Soru, görüş ve önerileriniz için aşağıdaki iletişim bilgisinden Vav TV'ye ulaşabilirsiniz.
    ► iletisim@vavtv.com.tr
    #sahabelerinhayatı #kırksahabe #vavtv

Komentáře •