Video

Uzun zamandır Mesnevi okumak istiyorum ancak içime sinen kaynak bulamıyorum. Rica etsem kaynak yazar mısınız

Merhaba, lütfen koku ile beyitlerin olduğu videonuzu paylaşabilir misiniz buraya bulamadım

"Tasavvufta ilk ders kırmamak, son ders ise kırılmamaktır."

Göruntu yokmu burda

👏🏻👏🏻👏🏻

Bir türlü de canlı yayına katılmak nasip olmuyor. Kusura kalmayın Hocam. Emeğiniz için teşekkür ediyoruz.

❤

Bugunku Allah'ın lütfu bana çok güzel Teşekkürler❤❤❤❤❤

Nefesinize sağlıklılar

“Semâ, Mevlevîlikte zikirdir, ibâdettir.” Hazreti Mevlâna zamanında semâ kuralsızdı. Bu düzen oğlu Sultan Veled tarafından getirilmiştir. Hazreti Mevlâna devrinde semâzen cezbeye geldiği zaman istediği kadar semâ ediyordu. Sultan Veled Hazretleri, semâya bir düzen verdi. Semâzenler, semâya girmeden önce başlarında sikkeleri, üstlerinde hırkalarıyla üç devir yaparlar, buna Devr-i Veled denir. Birinci devrin mânâsı; Cenâb-ı Allah önce cansız âlemi, güneşi, ayı, yıldızları yarattı, fakat bunlardan dile gelmedi. İkinci devrin mânâsı; Dağları, taşları, okyanusları, çimenleri yarattı, fakat onlardan da dile gelmedi. Üçüncü devrin mânâsı; Allah, hamsiden balinaya, serçeden akbabaya, karıncadan file kadar hayvanları yarattı, fakat bunlardan da dile gelmedi. Allah, hayvanlardan sonra insanları yarattı. İnsanı yarattıktan sonra, bu âlemde ne yarattı ise insan gözüyle seyretti, kendi ismini de yine insandan aldı. Üçüncü devirden sonra semâzenler hırkalarını çıkarıp, kollarını omuzlarında bağlarlar. Birinci selâm; insanın ibtidâsı, yani şerîat. İkinci selâm; insana yol, yani tarîkat. Üçüncü selâm; Hakk’ın insanda tecellîsini göstermesi, yani hakîkate. Dördüncü selâm; Allah’ın mârifeti, yani bütün güzellikler O’nun mârifeti. Semâ, Mevlevîlikte zikirdir, ibâdettir… Mevlana Muhibbanı

Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah cc 🤲🏻🕋😊

"Kimse sana karşı değildir Herkes kendinden yanadır." Hz.Mevlana

Hocam, bunlar podcast yayınları mıdır; sadece burada mı paylaşıyorsunuz? Teşekkürler

Gül Alırlar Gül Satarlar Seyrimde bir şehre vardım Gördüm sarayı güldür gül Sultanının tâcı tahtı Bağı duvarı güldür gül Gül alırlar gül satarlar Gülden terazi tutarlar Gülü gül ile tartarlar Çarşı pazar güldür gül Toprağı güldür, taşı gül Kurusu güldür, yaşı gül Has bahçenin içinde Servi çınarı güldür gül Gülden değirmeni döner Onun ile gül öğünür Akar suyu döner çarkı Bendi pınarı güldür gül Al gül ile kırmızı gül Çift yetişmiş bin bahçede Bakışırlar hâre karşı Hârı ezharı güldür gül Ümmi Sinan gel vasfeyle Gül ile bülbül derdini Yine bu garip bülbülün Ah u figanı güldür gül Ümmi Sinan Hz.

Gül Muhammed teridir, Hâlilullâh sırrıdır, sanasın ki açıldı, uçmaktan bir pencere dedi Yûnus. Kokuyu anlatmaya uğraşmayın, kokunun peşine düşün. Zira onu duymadan anlattığınız da anladığınız kadar olacaktır. Ya'kûb olmadan Yusuf bulunmaz, Rûmî de anlaşılmaz. O gönlün kokusudur, arı-duru gönül sahiplerine, kuşluk vaktinde Mansûr şârabıyla sunulur. Bu kadar okumayın, Rasûl'üne kulak verin, nefsinizi bilmeyi murad edin. Umulur ki ihsân eder.

Mesnev-i Şerif ve Divan-ı Kebir gibi eserler müstesna... Hakikaten bu söz Hz. Şems'in mi?

"Aşkı kalem yazmaz ki kitaplarda bulasın." Şemsi Tebrizi

Allah amin amin amin 🤲🏻🕋🤲🏻😊😊😊

Kader dermiş ki; "Beni değiştirmek istiyorsan, kendini değiştir..." Hz.Mevlana

"Kalb, sevgilinin en çok istediği yerdir. Eğer kalbine iman ettiğin yeri koyduysan, artık sana ait bir şey kalmaz, her şey ona aittir.” Mevlana Muhibbanı

Yayin acmadiginizda endiselendik Allah korusun🙏

Merve Hani.m sizi cok severek dinliyoruz cocuklarimla. Ne zaman yayin acabileceksiniz Nasilsiniz iyi misiniz hayirli aksamlariniz olsun🙏☺️

"Dünya hayatı bir rüyadan ibarettir. Dünyada servet sahibi olmak rüyada define bulmaya benzer.,nesilden nesile aktarılır ama hep dünyada kalır." Hz.Mevlana

"Gözünü kapatınca önünü göremeyen kişi tasavvuf hakkında konuşmasın." İmam Şafi

"Sen çiçek olup etrafa gülücükler saçmaya söz ver, toprak olup seni başının üstünde taşıyan bulunur. Gül olup etrafa rayihalar saçmaya söz ver, seni anlatmaya bağrı yanık bir bülbül bulunur." Hz.Mevlana

“Âşık ve mâşuk, bir nûrun vârisleridirler.” Âşık her yerde sevgilisinden söz eder, sevgilisiyle yaşar, sevgilisiyle yer-içer, sevgilisiyle dinlenir, hiç onun dışına çıkmaz. Çünkü aşık, O artık koşmaz, durduğu yerde sevgilisiyle yanar. Âşık ve mâşuk, ikisi de bir hamurun parçalarıdır. Âşık olmasaydı, mâşukun güzelliği ortaya çıkmazdı. Onun için âşık ve mâşuk, ikisi de bir nûrun vârisleridirler. Hazreti Mevlâna, “Onu bulduysan, neden Onun güzelliklerinden konuşmuyorsun, bulmadıysan, neden onu aramıyorsun?” diyor. Âşikâr bir şey bulursan koşmaya gerek yok, oranın güzelliklerinden konuş ama bulmadıysan durma o zaman koş, ara. Mevlâna Muhibbanı

Teşekkür ederim hocam dinliyorum dersinizi

Amin inşallah 🤲

“Hazreti Mevlâna’yı kim çok severse, Mevlâna onda tecellîsini gösterir.” Hazreti Mevlâna bütün dünyanın malıdır. Kimse sahiplenemez. Kim çok severse, Hazreti Mevlâna onda yüzünü gösterir. Kim çok severse Mevlâna O’dur. Çünkü din ve aşk miras kalmaz. Bunlar çalışmakla kazanılır. Mevlâna, gönül dostlarından tecellîsini gösterdi. Yalnız Hüsâmeddin Çelebî der ki: “Kimse ben O’yum demesin. Her kişi bakışı kadar kendinde Mevlâna’nın tecellîsini bulur. Çünkü Mevlâna bir okyanustur. Bir testi okyanusu içine alamaz.” Testi gönlünü ne kadar büyütürse okyanusu o kadar alır. Gönül büyümeden olmaz. Hazreti Mevlâna, “Denizin üstünde geminin yüzdüğünü görüyorsunuz ama geminin içindeki sayısız denizleri göremiyorsunuz” der. Bu sözle kendini söylüyor, herkesi değil. Mevlana Muhibbanı

"Allah Rasûlü (s.a.v.) Muharrem’in 9-10 veya 10-11’inci günlerinde Aşûre orucu tutardı." Buhârî, Savm 47, 69, Enbiyâ 24; Müslim, Sıyâm, 113-133; Tirmizî, Savm, 48; Ahmed,

“Mânevîyat, insanı yücelere; maddîyat, insanı aşağılara çeker.” Bu beden bir kafese benzer. Rûhanîyete yani, Hazreti Muhammed’in, Evliyâullah’ın güzelliklerine yönelir, Allah muhabbeti ile yaşam sürdürülürse, rûh kuş hâline gelerek o kafesi alıp yücelere çıkarır. Mânevîyata meyil vermez, dünya varlıklarını düşünerek, sevgi dünyaya verilirse kuş yerine o kafese fareler dolar, toprak çeker, insan yücelemez. Hazreti Mevlâna’nın dediği gibi: “Besleme şol tenini, tabuta büryân edersin, besle rûhanîyetini, semâvata yücelesin. Mevlana Muhibbanı

10 MUHARREM VE KERBELÂ “Ey Peygamberlerin en şereflisi Hazreti Muhammed’in gözünün nûru Hasan ve Hüseyn… O Allah’ın arslanı, seçilmiş Ali’nin yâdigârları, dünyanın masumu Hazreti Fatıma’nın süsleri ve sevinci Hasan Hüseyn… Ey ten giysisini yırtıp yurduna göç eden, elest bağının kanadı kırık bülbülleri…” İmam Hasan, zamanında, halkın en zâhidiydi, en üstünüydü. Hacca gittiği zaman yaya giderdi, âhiret ahvâli anılınca ağlardı, namaza kalktığı zaman tir tir titrerdi. Hazreti Muhammed, Hasan ve Hüseyn’i ellerinden tutup, kim beni ve bu ikisiyle babalarını, analarını severse, kıyâmet günü, benimle aynı derecede bulunur, demişti. Bir gün İmam Hasan hakkında, “Allahım” buyurmuştu, “Ben bunu seviyorum, sen de sev, onu seveni de sev.” Bir gün de, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyn hakkında, “Şüphe yok ki, ben bunlarla barışan kişiyle barışığım, savaşanlarla savaşmadayım.” İmam Hasan, babası Emîrü’l-Müminin Hazreti Ali’nin evlâtlığı Mülçem tarafından yaralanarak vefât etmesinin ertesi günü, Kûfe Mescidi’ne gelerek minbere çıkıp bir hûtbe okudu ve şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Kur’ân bu gece indi, bu gece, Kadir Gecesidir. Musa Peygamber’in vasîsi Nûn oğlu Yuşa ve babam Emîrü’l-Müminin, bu gece öldürüldüler. And olsun Allah’a, o, kendisinden önce gelen ve sonra gelecek olan vasîlerin en hayırlısıydı.” Söz buraya gelince kendisine bir ağlama geldi, şiddetle ağlamaya başladı, minberde oturdu. Ağlayışı mescittekileri de ağlattı, feryâdı göklere yüceldi. Bu sırada Abbas oğlu Abdullah ayağa kalkıp, “Ey insanlar!” dedi, “Hasan, Peygamberimizin oğludur. Ona biâd edin!” Mescittekiler, hep birden, duyduk, biâd ettik, diye bağırdılar. Az zamanda kırk bin kişi biâd etti. İmam Hasan, birkaç kere asker toplayıp Muaviye üzerine yolladı, fakat çoğu, düşman tarafına geçti, geri kalanları da dağıldılar. İmam Hasan, Muaviye’yle savaşı bırakıp Medain’deki Sabat’a geldi. Muaviye’den bir mektup geldi. Mektupta barış teklif ediliyordu. İmam Hasan, son defa, yine kendisine uyanları toplayıp savaşa sevk etmek istedi. Fakat başına pek az kişi toplandı. Bu ahdinde durmayan toplulukla bir şey yapamayacağını anlayan İmam Hasan, bazı şartlarla, sûlh etmek zorunda kaldı. Bu şartlardan biri, Muaviye, öldükten sonra yerine kimseyi, emîr olarak tâyin etmeyecek, Müslümanlar, toplanıp seçimle birisini başlarına getireceklerdi. Biri de minberlerde, Ali’ye kötü söz söylenmeyecek, lânet okunmayacaktı. Muaviye, Ali’ye lânet okunmaması hariç diğer şartları kabul etti, sadece İmam Hasan ve Ehli Beytinin bulunduğu meclislerde lânet okunmayacağı sözünü verdi. Ancak sonradan şartların hiçbirine riâyet etmedi. İmam Hasan, Hicretin kırk yedinci yılı seferinin yirmi dokuzuncu günü vefât etti (1 Mayıs 667). Vefâtında kırk üç yaşına yeni girmişti. İmam Hasan, Muaviye tarafından gönderilen zehirle zehirlenmiştir. Muaviye, Mervan vasıtasıyla İmam Hasan’ın hanımını kandırmıştı. Mervan, Hasan’ı öldürdüğü takdîrde kendisini, Yezid’in alacağını söylemiş, onu böylece kandırmıştı. Hanımı Esma, zehiri suya karıştırmıştı. İmam Hasan sudan içtikten bir süre sonra fenâlaştı. Kusmaya başladı, yüzü zehirin etkisiyle yemyeşil kesilmiş, zümrüt rengini almıştı. Ağzından kan geliyor, âzâsı pıhtı pıhtı ağzından düşüyordu. Feryâdına kardeşi İmam Hüseyn yetiştiyse de ağabeyini kurtarmak elinden gelmedi. Ağlamaya başladı, hemen fırlayıp o da testiden su içmek istedi fakat İmam Hasan onu elinden tutarak, “Dur!” dedi, “Ey benim can kardeşim Hüseyn! Bu benim nasîbimdir. Sana müyesser olmaz!” Ve testiyi yere vurup kırınca toprak bile zehirin etkisiyle şahrem şahrem yarıldı. İmam Hasan, imâmeti, kardeşi Hüseyn’e vasîyet etmişti. Ceddi, Hazreti Muhammed’in yanına defnedilmesini istemişti. İmam Hüseyn, ağabeyini yıkadı, kefenledi, tabuta koydu. Peygamber’in yattığı yere yöneldiler. Fakat Hazreti Muhammed’in hanımı Hz.Ayşe ve bazı kişiler tarafından engellendiği için vasîyet yerine getirilemedi. Onun yerine annesi Hazreti Fatıma’nın yanına Bâkî mezarlığına defnedildi. Mevlana Muhibbanı Kaynak: Gülzar-ı Haseyn Kerbelâ Vakası, Abdülbaki Gölpınarlı

"İnsanı gördüklerinden ibaret sayma, Göremediklerinde ara. İçidir hakikatin resmi, Dışı sadece bir manzara..." Hz.Mevlana

Ağzınıza sağlık 🌹

❤❤

Selam anlamında kullanılırdı. Mevleviler 'Nasılsınız?' diyenlere 'Aşk u niyaz ederiz.' diye cevap verirlerdi.

Sabır kurtuluşun anahtarıdır sabır gözün perdesini açar gönlü yarar açar.😊 (Mevlana)

Allah Cella Celalühü ısrarla dua edenleri sever. ❤(Hadisi şerif)

Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz: İki başımız var, bir tek bedenimiz. Ne kadar dönersem döneyim çevrende: Er geç baş başa verecek değil miyiz? Ömer Hayyam

“Evliyâullah gül suyu gibidir, gülün kokusu gül suyundan alınır.” Cenâb-ı Pîr Hazreti Mevlâna’ya sormuşlar: “Hazreti Muhammed cihanın gülü idi. Bu gül kurudu, gitti. Şimdi biz o kokuyu nereden alacağız?” Hazreti Pîr hiç tereddüt etmeden, “Gülün kokusunu gül suyundan alacaksınız. O gül suyu bizleriz. O kokuyu Evliyâullah’tan alacaksınız. Hazreti Muhammed’den ne öğrenmek istiyorsanız bize sorarsınız” diye cevaplamış. Cenâb-ı Mevlâna, son nefesine kadar Hazreti Muhammed Efendimizi yaşatmaya yola çıkmıştır. Gül, renkli ve kokuludur ama aşılanmamışsa kokusu yoktur. Bir insan da, bir velînin yaşamını etüd ederse oradan aşı alır, insanlık kokmaya başlar. Mevlana Muhibbanı

sende bana bir dua gönder belki kader güler bahtım açılır sana yürekten dualarım olur...

Ben öyle dedim

"Bir dua gönder bana cân evinden gizlice. Hâl olur, ferman olur, derdime dermân olur..." Hz.Mevlana

❤❤

"Cuma gününde bir saat vardır ki Müslüman, bu saate isabet ederek hayırlı bir şey isterse Allah ona istediğini verir.” Müslim, Cuma, 15 Cumanın hayrı bereketi nuru üzerimize olsun cumamız kutlu olsun...

“Âşık her ân mâşuku ile birliktedir.” Birinin arkasından konuşan kişi en büyük günâhı işliyor. Bütün amacımız gıybetten kaçmak, Hazreti Muhammed’i, Hazreti Mevlâna’yı güzel tahsil etmek, Yaratandan ötürü bütün topluma sevgi ile bakmak, sevgiden söz etmektir. Böyle davranırsak Allah katında iyi bir yere sahip oluruz. Bunların dışında namaz kılmışız, oruç tutmuşuz, zikir yapmışız ama aklımız, fikrimiz başka yerde olmuş, yine onun bunun aleyhinde konuşmuşuz, o zaman yapılan bütün ibâdetler boşuna yapılmış sayılır, Allah katında hiçbir yeri yoktur. Sadece bir ânlık değil, her an temiz düşüncelerde olmalıyız. Âşık, her ân mâşuku ile birliktedir. Madem öyle, ona göre davranmalıyız.

CÂN Mutfakta çile çıkartmakta olan dervişler için kullanılan bir tabirdir. Kabul olunmak üzere gelen yeni dervişlere, Mevleviler can derlerdi. Can; Mevlevî tekkesinde, üç gün saka postunda oturur, orada kalıp kalamayacağını kendi kendine düşünür, olumlu kanaate varırsa, hemen kalkar hizmete başlardı. Can, saka postunda, iki dizi üzere oturur, murakabe vaziyeti alır, orada diğer canların yaptığı hizmetleri seyrederdi. Saka postuna oturan kişi, tefekkürle meşgul olduğu için, ancak gerektiği zaman, gerektiği kadar konuşurdu. Bu durumda can, herhangi bir vird okumazdı. Hizmete başlayacağı ilk iş ayakçılık olan canların sonrasında gösterdiği kabiliyete göre mertebesi de derece derece yükseltilirdi.

Onların ne etleri Allah’a ulaşır ne de kanları; O’na ulaşacak olan sadece sizin takvânızdır. Hac Suresi, 37

Mevlevi Terimleri ASİTANE Farsça, eşik, dergâh, büyük tekke, başşehir anlamına gelir. Ayrıca tarikat pirinin kaldığı tekke veya medfun olduğu yere Mevlevî tarikatında ve çile çıkarılan büyük tekkelere de bu isim verilir. Küçük Mevlevi tekkelerine ise zaviye denirdi. Asitane kelimesinin aynı zamanda payitaht ve merkez-i saltanat anlamları da vardır. #asitane #mevlevi #mevlevilik

Tebrizi isimli aklı kıt adam halt etmiş ! Gazali'ye sor bakalım. ne diyecek bu konuda ? Hadi diyelim, Gazali eşari . O halde İmam Maturidi'ye sor ! Abuk-Sabuk bilgilerle insanları yanlış yönlendirip, günaha sokmayın !